12 Nisan 2009 Pazar

Kilo vermenin 10 yeni yolu


Kilolardan kurtulmak için birçok metot deniyoruz. Daha kolay kilo verebilirsiniz...
1)Stresle mücadeleyi tabaklarda aramayın…
İş ve yaşam koşullarının stres dozu her geçen gün artarken, duygusal bocalamaları ve stresi “yiyerek” yenmeye çalışıyoruz. Kendimizi her kötü hissettiğimizde farkında olmadan veya kendimize yenilerek tükettiğimiz gereğinden fazla her 7 kalori vücudumuza 1 gram yağ olarak geri dönüyor. Stresi yemekle yenmek yerine, farklı hobiler ve uğraşlar ile vakit geçirmeye çalışmanın çok daha sağlıklı olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Çok mu sinirlisiniz? O zaman dışarı çıkın ve temiz havada yarım saat yürüyün.

2)Evde abur cubur bulundurmayın…
Zayıflama diyeti yapanların en sık sığındığı bahanelerden ikisi “Misafir geldi, ben de onları yalnız bırakamadım” ve “Hafta sonu alışverişe gittik çocuk …. besini istedi, bende dayanamayıp aldım” olur. Yediklerinizin miktarına dikkat etmenin misafirlerinizi yalnız bırakmak veya çocuğunuza istediği bir şeyi almak olmadığını unutmayın. Evde abur-cuburlar bulunduğu sürece kendinizi tutamıyorsanız bir süre abur-cubur besinleri evde bulundurmayın.

3)Meyve ve sebzeleri mevsiminde tüketin…
Mevsiminde olmayan meyve ve sebzelerin tadı daha yavan olur. İstediğiniz lezzete ulaşamadığınızda ise porsiyon ölçülerini büyütebilirsiniz. Gereğinden fazla her porsiyon ise vücudunuza yağ olarak döner. Bu nedenle sebze ve meyveleri mevsiminde tüketin ve size yetecek porsiyonlarla bile yediklerinizin lezzetine varın.

4)Her öğününüzde bir protein kaynağı olsun…
Proteinler diğer besin öğelerine göre daha doyurucudur. Ayrıca proteinler metabolik hızın istenilen düzeyde kalmasına da yardımcı olur. Sağlıklı beslenmenin ilk kurallarından biri de besin çeşitliliği sağlamaktır. Bu nedenle sadece karbonhidrat içeren öğünler yerine içinde et ürünleri ve süt ürünleri bulunan menüleri tercih edin.

5)Doğru tatlıyı seçin…
Tatlılar yoğun şeker içerdiğinden ötürü genelde kalori yüklüdür. Ayrıca beyaz şekerin sağlıklı beslenme programında sınırlı yer alması gerekir. Canınız tatlı istediğinde hamur tatlıları, şerbetli tatlılar yerine sütlü tatlılar ve dondurmayı tercih edin. Tatlı isteğini bastırmanın düşük kalorili bir yolu ise bir fincan sıcak çikolata içmektir.

6)Kendinizi parmaklıklar arasına almayın…
Çok sıkı diyet programları genelde başarısızlıkla ve sağlık riskleri ile son bulur. Bu nedenle yasak besinlerin çok olduğu veya tek besinden oluşan diyetleri yapmayın. Sevdiğiniz besinlerden uzun süre uzak kalmak sizi sıkabilir ve diyetin devamlılığı zarar görür.

7)Herkese diyet yaptığınızı açıklamayın…
Siz sürekli diyette olduğunuzu tekrarlarsanız, çevrenizdekiler de diyete odaklanacaktır. Sık sık konuşulan bu konu size yapılacak ikramlarla ve sizin bu ikramlara karşı koyamamanızla son bulabilir. Bu nedenle çevrenizdeki herkese diyet yaptığınızı açıklamayın ve toplu olarak yemek yendiği ortamlarda aç kalmak yerine yapabileceğiniz en iyi tercihleri yapın.

8)Yanlış yaptım diye diyeti bırakmayın… Zayıflama diyetleri yapanların en sık yaptıkları hatadır. Diyetin dışına bir gün çıkmak bütün motivasyonu kırar ve kişi diyete devam etmek istemez. Fakat her şeyin bir çözüm yolu vardır. Diyetinizi bozduğunuzda ertesi gün daha aktif ve hareketli olmaya çalışmanız ve daha hafif yiyecekler tercih etmeniz yeterli olacaktır.

9)İçeceklerin içeriğine dikkat edin…
Şeker içeren içecekleri çok sık tüketiyorsanız, sadece şekerli içecek tüketimini azaltmanız veya bırakmanız bile kilo vermenizi sağlar. Yapılan araştırmalar, içeceklerin günlük enerji ihtiyacımızın %10-15’ini karşıladığını gösteriyor. Enerji alımınızı şekerli içecekler ile arttırmak yerine; ayranı, doğal maden sularını ve suyu daha fazla tüketmeye çalışın.

10)Sağlıktan vazgeçmeyin…
Çok düşük kalorili veya size özel olmayan bütün beslenme programlarından ve diyetlerden uzak durun. Sağlığa olan olumsuz etkilerinin yanı sıra, düzenli uygulanması mümkün olmayan bu diyetler vücut dengenizi alt üst ederek ileriki dönemlerde kilo kontrolünü zorlaştırır.

www.bitkiselbakkal.com

Cilt kırışıklıkları için şifalı yöntemler


Nedenler: Deri kırışıkları, herhangi bir hastalık belirtisi değil, bir yaşlanma belirtisidir; ama oluşum süreci yavaşlatılabilir. Başlıca neden, derinin giderek kurumasının yanı sıra, yaşlanma süreci içinde deride albümin birikimleri oluşmasıdır. Yanlış yüz bakımı, fazla güneş ışını, yanlış beslenme, stres, hareketsizlik, nikotin ve alkol bu birikimlerin oluşmasını destekleyen faktörlerdir. Ayrıca, radikal diyet kürleri de deri kırışıklıklarına yol açabilir.



Pratik çözümler: Bolca C ve E vitamini alınması gerekir. E vitamini, ıspanak, kabak, marul, lahana, yeşil salata, ayçiçeği yağı, badem, ceviz ve fıstık ürünlerinde vardır.

Bromelain enzimi, deri dokusundaki albümin birikintilerini çözer. Bolca bromelain içeren taze ananas suyu günde en az 1 bardak içilmelidir.



Yumurta akı-bal maskesi: 1 yumurta akı ile 2 yemek kaşığı çiçek balı iyice karıştırılır, yüze sürülür ve 20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.

Balmumu maskesi: 10 gr balmumu bir kapta eritilip, 3 yemek kaşığı çiçek balı ile iyice karıştırılır. Soğuduktan sonra yüze sürülür, 15-20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.



Her gün ısırganotu çayı ile yıkanan yüz gerginleşir. Yüz her gün bir kere yayık ayranı ile yıkandığında, kırışıklar azalır. Her gün çay ile yıkanan yüz güzelleşir. Sigara zararlıdır. Nikotin, deri dokusunu besleyen kılcal damarların tıkanmasına yol açar. Uzun süre güneşlenmek zararlıdır. Günde en az 7-8 saat uyumak gerekir. Deri pörsümesine ve kırışmasına, gereğince görev yapamayan bağırsaklar da neden olabilir. İyi bir sindirim sağlanması gerekir.



Organizmanın koruyucusu olan deri, kendini de çok iyi koruyabilir. Ama onu, her gün belirli oranda sıcağa, soğuğa, ışığa, kuru ve nemli ortama tabi tutarak, güçlendirmek gerekir. Özellikle açık hava, derinin başlıca güç kaynağıdır.

www.bitkiselbakkal.com

Cilt kırışıklıkları için şifalı yöntemler

Nedenler: Deri kırışıkları, herhangi bir hastalık belirtisi değil, bir yaşlanma belirtisidir; ama oluşum süreci yavaşlatılabilir. Başlıca neden, derinin giderek kurumasının yanı sıra, yaşlanma süreci içinde deride albümin birikimleri oluşmasıdır. Yanlış yüz bakımı, fazla güneş ışını, yanlış beslenme, stres, hareketsizlik, nikotin ve alkol bu birikimlerin oluşmasını destekleyen faktörlerdir. Ayrıca, radikal diyet kürleri de deri kırışıklıklarına yol açabilir.



Pratik çözümler: Bolca C ve E vitamini alınması gerekir. E vitamini, ıspanak, kabak, marul, lahana, yeşil salata, ayçiçeği yağı, badem, ceviz ve fıstık ürünlerinde vardır.

Bromelain enzimi, deri dokusundaki albümin birikintilerini çözer. Bolca bromelain içeren taze ananas suyu günde en az 1 bardak içilmelidir.



Yumurta akı-bal maskesi: 1 yumurta akı ile 2 yemek kaşığı çiçek balı iyice karıştırılır, yüze sürülür ve 20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.

Balmumu maskesi: 10 gr balmumu bir kapta eritilip, 3 yemek kaşığı çiçek balı ile iyice karıştırılır. Soğuduktan sonra yüze sürülür, 15-20 dakika etkilenmeye bırakılır. Süre sonunda yüz ılık suyla yıkanır.



Her gün ısırganotu çayı ile yıkanan yüz gerginleşir. Yüz her gün bir kere yayık ayranı ile yıkandığında, kırışıklar azalır. Her gün çay ile yıkanan yüz güzelleşir. Sigara zararlıdır. Nikotin, deri dokusunu besleyen kılcal damarların tıkanmasına yol açar. Uzun süre güneşlenmek zararlıdır. Günde en az 7-8 saat uyumak gerekir. Deri pörsümesine ve kırışmasına, gereğince görev yapamayan bağırsaklar da neden olabilir. İyi bir sindirim sağlanması gerekir.



Organizmanın koruyucusu olan deri, kendini de çok iyi koruyabilir. Ama onu, her gün belirli oranda sıcağa, soğuğa, ışığa, kuru ve nemli ortama tabi tutarak, güçlendirmek gerekir. Özellikle açık hava, derinin başlıca güç kaynağıdır.

www.bitkiselbakkal.com

Isırganın Saçlardaki İnanılmaz Etkisi!


Rahman’ın Rahmet hazinelerinden Şafî ismi’nin tecellisidir Isırgan...

Gerek çay gibi içilerek, gerek lapa yapılarak, gerekse suyundan faydalanılarak kullanılan, tohumları, kökleri, sapları ve yaprakları ile mucize gibi bir bitki.. Pek çok derde deva olan ısırganı taze bulabildiğimiz şu aralar bol bol almakta fayda var...



Saçlarınız;


ince telliyse,

dökülüyorlarsa,

püskül püskül olmuşlarsa,

yıpranmış görünüyorlarsa,


ısırgan otu tam size göre bir bitki...


Saçlarınız için ısırgandan mutlaka faydalanın.. Etkisini ilk kez kullanımdan itibaren mutlaka farkedeceksiniz inşaallah..


2 sap ısırganı sapları ve yaprakları ile birlikte küçük bir kaba koyup, üzerine 1 su bardağı kaynar suyu dökün. Ocağın altını açıp, 3 - 4 dakika kadar da kaynatın. Kaynattıktan sonra ocağın altını kapatıp 10 dakika kadar demlenmeye bırakın. Demlenen ısırganın suyunu güzelce süzün; hatta lapasında kalan suyu da süzgeçte bir kaşık yardımı ile ya da eliniz ile bastırarak süzün. Süzülen bu suyu saç diplerinize parmak uçlarınız ile masaj yaparak yedirin.


Isırganı demlerken, kaba sığması için ikiye ya da üçe kırarak ya da bitkiyi ince ince kıyarak da demleyebilirsiniz. (mutlaka eldiven kullanınız! )


Hergün düzenli olarak bunu yaptığınızda sadece bir haftada bir haftada bile saçlarınız eski sağlıklarına geri dönmeye başlıyor ve ilk ısırgan suyu tedavisinden itibaren dökülme duruyor. Bir kaç ay boyunca düzenli olarak sürekli yaparsanız eğer, (saç kökleriniz ölmemiş ise) dökülmüş saçlarınızın yeniden canlandığını görme olasılığınız da çok yüksek.

Isırgan suyu tedavisi ile saçlarda gözlenen değişiklikleri şöyle sıralayabiliriz:

Dökülme duruyor,

Saç telleri kalınlaşıyor,

Saçlar gürleşiyor,

Güçleniyor,

Hacim kazanıyor,

Yıpranma azalıyor

Kepeklenmeye iyi geliyor

Isırgan demetler halinde pazarlarda bolca var şu sıralar.. Bir demetini 1 ya da 1,5 liraya alabiliyorsunuz. Tek bir demet de bir hafta yeterli geliyor.. Bir demeti bir haftaya bölerek derin dondurucuda buzdolabı poşetlerinde saklamanız mümkün. Hergün bir poşeti açıp, yukarıda anlattığımız şekilde demleyebiliyorsunuz kolayca.

Elma sirkeli yöntem :

Son olarak; ısırgan suyu tedavilerinde sirke ile yapılan bir yöntem de vardır :

250 ml gerçek elma sirkesi kaynama derecesine kadar ısıtılır (kaynatılmaz) ve içine bir avuç dolusu ince kıyılmış ısırgan otu yaprağı eklenerek, soğuyana kadar demlendirilir ve süzülür. Saç derisine masaj yapılarka uygulanır.

Bu tarifi hanüz denemedik o yüzden sonuçlarını bilmiyoruz fakat elma sirkeli olduğu için daha güçlü etki edecektir muhtemelen..

Elma sirkesini tek başına da kullanabilirsiniz :

Tarifteki elma sirkesini tek başına da kullanabilirsiniz. Kafa derisinde çok kepeklenme ve kaşıntı varsa; düzenli olarak, saçlarınızı duruladıktan sonra küçük bir kapta 2 litre suya yarım çay bardağı ( küçük çay bardaklarından) kadar elma sirkesi ilavesi ile saçlarınızı durularsanız, hem parlak hem yumuşak olurlar.. Düzenli kullandığınızda ise kepekten ve kaşıntıdan da kurtulmuş olursunuz. Elma sirkesinin kokusunu dert etmeyin çünkü saçlarınız kuruyana kadar uçup gidecektir.

Sadece saçlarımız için değil, pek çok hastalık için de kullanılan, çayı içilen, denenmiş ve kabul görmüş bir bitki ısırgan..

Pazarlada bolca olduğu şu sıralarda sakın kaçırmayın; mutlaka faydalanın!

Sağlıklı, afiyetli, huzurlu ve nurlu günler duası ile..

www.bitkiselbakkal.com

Şifalı Bitkiler Hakkında Bilmediklerimiz..


1) Bitkileri ıhlamur gibi kaynatıp balla tatlandırarak içiniz. Fokur fokur uzun süre kaynatmayınız. Sıcak suda akşamdan sabaha kadar bekletin, sıcak-soğuk tavsiyeye göre içiniz.
2) Devamlı kullandığınız marul, soğan, roka, ceviz vs. gıdaların yan tesirine ve telafilerini gözönünde bulundurun, çok önemlidir.
3) Bitkilerle tedavi, yan tesirini ve telâfisini bilince çok yönlü ve ucuz tedavi şeklidir. Yalnız uzun süre kullanmak gerekebilir.
4) Usaresi (özü) acı olan bitkiler şifalıdır.
5) Usaresi (özü) ekşi olan bitkiler (limon gibi) kabızlık yapıcı ve kan temizleyicidir.
6) Çoğu bitki ve meyvelerin yan tesirini yine aynı bitkinin kendisinin başka yeriyle telâfisi Allah'ın (cc) kudret ve azametinin bir delilidir. Sineğin bir kanadı zehir, diğer kanadı panzehir, fındık sivilce ve kaşıntı yapıyor, yaprağı önlüyor, kayısı ishal yapıyor, çekirdeğinin içi ishali önlüyor.
7) Meyvelerin (Kayısı, incir, şeftali gibi) hazmı kolaylaştırma etkisi, kuru bitkilerden daha fazladır.
8) Bir bitki içilerek bir hastalığı tedavi ediyorsa, sürülerek de aynı hastalığa faydası vardır. Bir bitki sürülerek bir hastalığı tedavi ediyorsa, içten (yenerek-içerek) aynı bitkiyle tedaviyi de uygulamak gerekir. (Sarımsak yağı romatizmaya faydalıdır, sarımsak yemek daha çok faydalıdır.) Bazı zehirli bitkilerin yenmesi zararlıdır.
9) Nohut, mercimek, fasulye, pirinç, gibi baklagillerin suları iyi temizleyicidir. Islatılıp bekletildikten sonra çamaşır makinasına konursa bu sular beyazlatıcı görevi yapar. Sirke çamaşır makinasına yıkama esnasında konursa çamaşırları dezenfekte eder.
10) Eğer bitkiyi kendiniz topladınızsa, mutlaka gölgede kurutun.
11) Çoğu yaş bitkiler kurusundan daha tesirlidir.
12) Kitabı okuyup da, şu hastalığa şu, şu bitki iyi geliyor diye not alıp 10-20 çeşit bitkiyi karıştırıp kafanıza göre terkip yapmayın, çünkü karışım çoğaldıkça, bitkilerin tesir gücü azalıyor ya da kayboluyor. Bitkilere şifayı veren, bitkilerde mevcut olan kimyasal elementlerdir, bunlar birbiriyle fazla tepkimeye girince farklı bir kimyasal bağ oluşuyor.
13) Tedaviyi, iyi bildiğiniz, severek yiyip içtiğiniz, evinizde ve manavda bulunan temel meyve, hububat ve sebzelerle uygulayın. Eğer dikkatlice bunları incelerseniz çoğu hastalıklar şifa olarak, salata olarak yediğimiz bitkilerle tedavi edilebilir, biz size sadece yol gösterdik. Un var, şeker var, helva yapmasını tarif ettik.
14) Bir bitki ya da meyve size dukunuyorsa, çok da seviyorsanız, mutlaka telâfısiyle beraber kullanın. Atin Ölümü arpadan olsun zihniyetinden vazgeçin.
15) Bal, çörek otu, misvak, incir, hurma, sarmısak gibi tıbbı nebevide tavsiye edilen bölümleri iyi okuyun ve yerken "Resûlullah (sav) Efendimiz tavsiye ettiği için yiyorum" diye yiyin. Bunlar, tabiplerin tabibi Efendimiz (sav) tarafından seçilmiş çok yönlü şifa verici, Allah'ın kullarına ihsan ettiği nimetlerdir. Hem şifa, hem gıda, hem sünnet sevabı kazanmak için buyrun afiyet olsun.
16) Her işte olduğu gibi bitkilerle tedavide de "amellerin hayırlısı orta olandır", "amellerin hayırlısı az ve devamlı olanıdır" hadislerinin ışığı altında az fakat uzun süre kullanımı tercih edin. Ne olacaksa olsun deyip çok kısa sürede çok fazla tedavi uygulamak beden makinasının sistemini bozar. "Kütük gibi kısa ve kalın olmak yerine, ince ve uzun olmak daha iyidir."
17) Önce hastalığınızın mahrecini, nereden kaynaklandığını iyi tespit edin. Ondan sonra ona uygun bitkiyi deneyip tedaviye devam edin.
18) Batı'da doktorlar tarafından önce bitkisel tedavi tavsiye edildiğini, bir gün tüm dünyada bu sisteme geçileceği gerçeğini aklınızda bulundurun.
19) Bitkilerle ilgili Hadis-i Şeriflere uydurma diyenlere, Resûlullah (sav) Efendimizin melek olmadığını, onun da bedeni olduğunu, yiyip-içtiğini ve irtihal ettiğini hatırlatın.
20) Baldıran gibi zehirli otlardan uzak durun, çocuklarınıza zehirli olduğunu tembih edin, köylerde birçok çocuk bu otu yediğinden Ölmüştür. Socrates hakkında verilen idam cezası, baldıran içirilerek infaz edilmiştir.
21) Bazı kitaplarda, Batı'dan direkt tercüme olduğu için bitkilerin alkolde bekletilip içilmesi önerilmektedir. Alkolün çözücü özelliği olduğundan mıdır? Yoksa haramı şifa kabında sunup içirmek için midir bilemiyoruz. "Alkol, bitkinin olan şifasını da alır, içene sarhoşluk kalır."
22) Allah (cc), şifa verdiği hastalığın sırrını bitkide belirtmiştir. Bu bazısında çok bariz (ceviz beyin şeklinde), bazısında rumuzlu, (dulavrat otu pıtrağı sakal bölünmesine karşı) bazen de tadında, kokusunda veya renginde (san olgun salatalık sanlığa karşı) hastalığın şifası gizlidir. Rabbim kâinatı zaten Kitabullah olarak yaratmış. Kuran-ı Kerim'de de "Siz, hiç göğe, deveye bakmaz mısınız; nasıl yaratıldı?" diye bize kâinatı ibret nazarıyla incelememiz emredilmiştir. İbrahim (as), Halik-ı Zülcelâli, Kitabullah olan kâinatı incelerken bulmamış mıydı?
23) Bu bağlamda bütün diken familyaları (türleri) ucu sivri, iğne gibi olduğundan, tıkanıklık çözücü, idrar söktürücü ve özellikle karaciğer tıkanıklıklarını çözücü, karaciğeri güçlendirici diyebiliriz.
24) Özellikle yabani hayvanlar Allah'ın (cc) ilhamı ile (iç güdüleriyle) hastalandıklarında kendileri hastalıklarına deva olan otu bulurlar. Yılan, kış uykusundan uyanınca, rezeneye gözlerini sürter. Ehilleşmiş hayvanlarda bu içgüdü körelmiştir. Allah (cc), ehilleşmiş hayvanın sorumluluğunu da sahibi olan insana yüklemiştir. Yabani hayvanlar takip edilerek (ciddi bir çalışma ile) otların şifası tespit edilebilir.
25) İçinde sümüksü madde bulunan bitkiler, (ıhlamur, keten tohumu, sinirli ot gibi) yara, iltihap üzerine etkilidir. Cilt temizleme Özelliğine sahiptir.
26) Bütün ağaç sakızlarının yara iyileştirici özelliği vardır.
27) Bitkilerden yeme-içme, pansuman dışında, aynı şifayı el-ayak şifalı suda yarım-1 saat bekletilerek istifade edilebilir. Çünkü parmak aralarından vücuda sirayet eder.
28) Şifalı bitkilerle hayvan hastalıkları da tedavi edilebilir. Hayvanın sevdikleri lahana-kekik-yonca-kabak, palamut vs. direkt yedirilir. Yemedikleri mürver-civanperçemi vs. yeme karıştırılıp yedirilir.
29) Anne sütünü arttıran anason-mürver-lahana- rezene vs. gıdalar, hayvanın sütünü de arttırır. Süt artırmak için her yola başvuran yem fabrikalarının dikkatine arz olunur. Anason, hayvanda, (cola gibi) alışkanlık da yapabilir. Aynı zamanda yerne rayiha (aroma) katar. Hayvanın hazım ve gaz gibi problemlerini de halleder.
30) Bebeklerin tedavisinde, anneye rahatsızlığı gideren gıdalar yedirilir. Anne sütünden çocuğa bu şifa geçer. Meselâ bebelerde sık sık görülen sarılık vakasında anne san salatalık rendesiyle bal karışımını bol bol yer, bebeye de az yedirir. Biz buna şifa içinde şifa metodu ismini uygun gördük.

www.bitkiselbakkal.com

Doğadan Gelen Güzellik...


Doğal Bakım Yağları

Portakal yağı: Cildin güzel olmasını sağlar, cildi sıkılaştırır, sivilce ve akneleri kurutur. Tonik olarak kullanılır.

Limon yağı: Sivilceleri giderir, cildi güzelleştirir.Tonik olarak kullanılır. Nemli pamuğa damlatılarak cilde uygulanır.

Kayısı yağı: Yüz temizliğinde kullanılır. Akneleri temizler,cilde canlılık verir.Yaşlanmayla ilgili ortaya çıkan kırışıklıkları giderir. Nemlendirici özelliğe sahiptir.

Gül yağı: Cilde canlılık kazandırır ve gerginleştirir. Alerjik ciltler,egzamalı ciltler ve açık yaralara iyi gelir. Makyaj temizler ve doğum lekelerini alır.

Buğday yağı: Hücre yenileyici, selülit için,yanık yara ve diğer cilt problemlerinde, kırışıklıklarda etkili olarak kullanılır.

Papatya yağı: Duyarlı ve problemli ciltlerde yaraları iyileştirici ve cildi besleyici özelliğe sahiptir.

Havuç yağı: Cildin bozulmasını önler ve hücre yenileyicidir.Cilde masaj yapılarak uygulanır.

Jojoba yağı: Sivilceleri iyileştirir ve selülit tedavisinde kullanılır.

Yasemin yağı: Cildi besleyici ve selülit giderici olarak kullanılır.Cilt sıkılaştırıcı olarak da kullanılır.

Bu yağlar ayrı ayrı kullanılabildiği gibi cilde karıştırılarak da uygulanabilir. Adı geçen yağlardan oluşan karışımdan ıslatılmış pamuğa bir çay kaşığı dökülür.Losyon şeklinde cilde sürülür. 30 dakika sonra ılık suyla yıkanır.

Cilt Bakım Maskeleri

Normal ve kurumaya meyilli ciltler için
1 tatlı kaşığı bal
2 çorba kaşığı süt kaymağı

Bunları karıştırıp, iyice çırpın.Göz etrafı hariç tüm yüze sürün. 20 dakika bekleyin. Su ile yıkayın. Bu canlandırıcı bir maskedir.

Olgun, sivilce ve siyah noktalı ciltler için
1 tatlı kaşığı kuru bira mayası
2 tatlı kaşığı sıcak su (ılık sütte olabilir)

Macun kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Sonra yüze sürün 20 dakika bekletin. Bol su ile yıkayın.

Kırışıklıklar için
1 çay kaşığı bal
½ muz
1 yumurta sarısı
1 komposto kaşığı badem yağı

Malzemeler karıştırılıp, yüze sürülür.Yarım saat beklenir daha sonra yıkanır.

Cildi canlandırmada, gevşemiş ciltleri zinde yapmak için
1 büyük haşlanmış patates
Bir miktar taze süt
1 yumurta sarısı

Patates ezilir, içine süt ve yumurta sarısı konur, karıştırılır. Püre kıvamına gelince ılık olarak yüze sürülür, 20 dakika bekletilip, bol suyla yıkanır.

Cildi eski güzelliğine, elastikiyetine kavuşturmak ve toksinlerden arındırmak için
Havuç
Maydanoz

Karıştırılıp püre haline gelene kadar blendırdan geçirilir. Kuru ciltler için biraz badem yağı, biraz bal konulup yüze sürülür. Daha sonra 20 dakika bekletilir ve ılık suyla yıkanır.

Yağlı ve yağlanmaya meyilli karma ciltler için
1 yumurta akı
2 çay kaşığı limon suyu
Yumurta akı beyaz olana kadar çırpılır. Limon suyu karıştırılır. Yüzde 20 dakika bekletilip, yıkanır.

Onarıcı Maske
1 çorba kaşığı bal
1 yumurta sarısı
1 tatlı kaşığı zeytinyağı
Yumurta sarısını çırpmaya başlanır üzerine zeytinyağı dökülerek karıştırılır. Sonra balı katılır. Yüze uygulanır ve bu şekilde 15 dakika bekledikten sonra yıkanır. Genellikle bu maske olgun ciltlerde uygulanır.

Bitki Çayları İçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler!!


Ege Üniversitesi (EÜ) Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bijen Kıvçak, yaptığı açıklamada, ilaç kullanan kimselerin, bitki çayı içerken hekime danışmalarının son derece önemli olduğunu vurguladı.

Hastaların, kullandıkları ilaçlarla etkileşmeyen bitki çayı içmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Kıvçak, ``En fazla tüketilen papatya ve ıhlamur gibi çayların bile çeşitli ilaçlarla etkileşimi vardır. Bitkinin içindeki etken madde ve kullanılan ilacın etkileşimi mutlaka hekime sorulmalı, hekim de eczacıya danışmalıdır. Örneğin, ısırgan tohumunun yararları kadar gizli kalp yetmezliği olan kimselerde kalp krizini tetikleyici bir yan etkisi vardır. Bu gibi durumların önüne geçmek için hasta, hekim ve eczacının işbirliği şarttır``dedi. Prof. Dr. Kıvçak, bitki çaylarının Sağlık Bakanlığı`nın denetiminde üretilmesi gerektiğini de ifade ederek, ``Bitkiyi toplayan kişinin ne kadar ehil olduğu, bitkinin nereden toplandığı ve hangi koşullarda kurutulduğu önemlidir. Başta egzoz gazı olmak üzere çeşitli dış faktörler nedeniyle bitki, şehir merkezinden toplanmamalıdır.

Bitki, egzozun yaydığı ağır metalleri çektiği için bu durum çok tehlikelidir`` diye konuştu. Bu kriterlere dikkat edilmeden üretilen ve Sağlık Bakanlığı`nın onayı olmayan bitki çaylarının tüketilmemesi gerektiğini bildiren Prof. Dr. Kıvçak, özellikle son dönemde oldukça popüler bir bitki olan keten tohumunun yaygın kullanımında da yanlışlıklar bulunduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Kıvçak, ``Keten tohumu genellikle dövülmüş şekilde satılıyor. İçeriğinde sabit yağ, değişik asitler ve omega yağları içerdiği için bu bitkinin ezildikten sonraki iki günde tüketilmesi gerekir. Aksi takdirde mide ülseri ve kanser gibi tehlikeli hastalıklara yol açar. Bu yüzden ezilmemiş olarak alınıp tüketileceği zaman ezilmelidir. Ayrıca keten tohumu bitkisinin, halk arasında sanılanın aksine zayıflatıcı özelliği yoktur. Sadece bağırsak mekanizmasını harekete geçirerek metabolizmayı hızlandırır``dedi

Bazı durumlarda kullanılmaması gereken yağlar

Yüksek tansiyonu olan kişilerde Biberiye kullanılmamalıdır.


Şeker hastalığı söz konusu ise, ökaliptus, ıtır ve limon kullanılmamalıdır.


Sara / epilepsi rahatsızlığı olan kişilerde rezene, ökaliptus ve kekik kullanılmaz. Biberiye ise belki çok az dozda kullanılır.
Yüz bölgesinde kullanılması sakıncalı olan yağlar tarçın ve karanfildir.


Hassas ciltlerde sakıncalı yağlar: Tüm asitli yağlar. Fesleğen, rezene, hintlimonu, biberiye ve lemon verbena'dır.



Hamilelerde bitkisel yağların ve çayların genelde hiçbiri kullanılmaz yalnizca hamileliğin 4. ayından sonra doktor tavsiye etmiş ise badem yağı kullanılabilir. Çaylarda ve yağlarda mutlaka doktorun tavsiyesine göre hareket edilir.


Siyah Noktalarımaıza Elveda Diyelim

Siyah noktaları gidermek için, haftada bir sefer cilde peeling (cildi ölü tabakasından kurtarma yöntemi) yapılması gerekiyor. Bir tatlı kaşığı mısır ununu bir kaşık yoğurtla karıştırın. Banyodan çıktıktan sonra yüze ve siyah noktaların üzerine dağıtıp yavaş yavaş ovun. 2 dakika sonra yıkayın. Cildi parlatır, yumuşatır. Mısır unu yoksa galeta, yulaf ezmesi veya kepekli bisküvi ezilerek bile yapılabilir.



Haftada bir uygulayabileceğiniz bir başka yöntem ise :

Eşit miktarda su, mısır unu, ıslatılmış kil ve el kremini karıştırın, bununla cildinizi yavaşça ovarak temizleyin. Sonrasında yüzünüzü maden suyu ile yıkayın.

Cİldinizdeki püzürlerden de bu sayede de kurtulabilirsiniz.

Siyah Noktalar için bir başka yöntem de maskelerdir..

Yulaf Maskesi :

Yulaf ezmesi, cildin derinlemesine temizlenmesi ve siyah noktaların yok edilmesini sağlayan bir maskedir. Bu maske ayrıca cildin içinde dolaşan pislikleri temizleyip, cildin fazla yağlanmasını da engeller. Bu nedenle kuru ciltli kişiler tarafından pek fazla kullanılmamalıdır. Yulaf ezmesi maskesinin yapımı son derece basittir. Pişirdiğiniz yulafları süzdükten sonra, bunları geniş bir kabın içinde birkaç dakika ezin. Hazırladığınız bu yulaf ezmesini yüzünüze sürdükten sonra 15 dakika kadar bekleyin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla temizleyin.

Ayrıca sitemizde yayınladığımız ancak gözden kaçan diğer yöntemler ise şöyle;

Siyah Noktalar için, genellikle tavsiye edilen maske için ihtiyacınız olan; yalnızca bir kase yoğurt ve bir limonun suyu...



Limon suyu ile yoğurdu karıştırıp gözlerinize değmeyecek şekilde yüzünüze sürün ve 15 dakika kadar bekleyin.

Limon suyu cildinizi dezenfekte eder, sivilcelerinizi kurutur ve siyah noktaların azalmasına yardımcı olurken; yoğurt ise cildinizi beseleyerek nemlendirici vazifesi görür. Aynı zamanda cildinizin yağ miktarını dengeler.



Haftada bir defa uygulayabileceğiniz bu maskenin ardından yüzünüzü ılık su ile yıkayabilirsiniz.



Ayrıca isterseniz, maskenizi çıkardıktan sonra, cildinizi içerisine papatya çiçekleri atılmış, kaynamış su buharına 5 dakika kadar tutabilirsiniz. Papatya cildinizi dinlendirir ve canlılık kazandırır..



Sivilceler için ise;

Maydanozu elinizle küçük küçük koparıp tahta bir havanda ezin. 3–4 damla limon katıp haftada iki kere sivilcelerin üzerine maske yapın. Maskeleri gözaltlarına sürmeyin. Bu şekilde ciltteki lekeler açılır, sivilceler kurur. Marulu da aynı şekilde yapabilirsiniz.

www.bitkiselbakkal.com

Siyah Noktalar İçin Doğal Bİr Maske..

Siyah Noktalar için, genellikle tavsiye edilen maske için ihtiyacınız olan; yalnızca bir kase yoğurt ve bir limonun suyu...



Limon suyu ile yoğurdu karıştırıp gözlerinize değmeyecek şekilde yüzünüze sürün ve 15 dakika kadar bekleyin.

Limon suyu cildinizi dezenfekte eder, sivilcelerinizi kurutur ve siyah noktaların azalmasına yardımcı olurken; yoğurt ise cildinizi beseleyerek nemlendirici vazifesi görür. Aynı zamanda cildinizin yağ miktarını dengeler.



Haftada bir defa uygulayabileceğiniz bu maskenin ardından yüzünüzü ılık su ile yıkayabilirsiniz.



Ayrıca isterseniz, maskenizi çıkardıktan sonra, cildinizi içerisine papatya çiçekleri atılmış, kaynamış su buharına 5 dakika kadar tutabilirsiniz. Papatya cildinizi dinlendirir ve canlılık kazandırır..



Bir başka etkili olan yöntem ise;



1 tatlı kaşığı mısır unu ve 1 tatlı kaşığı yoğurdu karıştırıp, göz çevreniz hariç cildinize uygulayın.. 15 dakika kadar sonra cildinizi yıkayın..



İsterseniz, ardından papatyalı su buharına yüzünüzü 5 dakika kadar tutabilirsiniz.

Haftada bir defa uygulayabileceğiniz bu maske, siyah noktaların azalmasına yardımcı olacaktır.

Mide Kanseri İçin Şifalı Bitkiler

Bitki karışımı: Mide kanserinde günde 6-8 bardak ısırganotu-aynısafa eşit karışımının çayı içilmelidir. İnce kıyılmış bu bitki karışımından yarım tatlı kaşığı, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır ve yarım dakika demlendikten sonra süzülür. Önerilen çay miktarı gün boyuna yayılarak (örneğin 15-20 dakikada 1-2 yudum), soğutulmadan yudumlanır.



Özsu karışımı: Taze toplanan ısırganotu ve sinirliot yaprakları iyice yıkanıp ince kıyıldıktan sonra uygun bir meyve sıkacağına atılarak özsuları elde edilir. Bu özsu karışımından saatte 1 yemek kaşığı, aynı miktarda suyla inceltilerek alınır. Mevsim nedeniyle herhangi bir bitki bulunamıyorsa, bulunabilen bitkilerin özsuyu kullanılmalıdır.



Ekşi yonca özsuyu (Oxalis acetosella): Başlangıçta önerilen çay karışımının her bir bardağına (eğer kanser başlangıç aşamasında ise), taze sıkılmış ekşi yonca özsuyundan 3-5 damla eklenir. Taze toplanan bitki yıkanır ve hemen meyve sıkma robotuna atılır.





Atkuyruğu buğu kompresi: Bu hastalıkta, günde iki kere 2 saat süreli atkuyruğu buğu kompreslerinin mide bölgesine uygulanması önerilir. İki avuç dolusu ince kıyılmış atkuyruğu(taze bitki daha etkilidir), içinde su kaynayan bir tencerenin üstüne oturtulmuş olan süzgece koyulur ve tencerenin üstü örtülür. Buhar bitkileri ısıtır ve yumuşatır. Yumuşayan sıcak bitkiler temiz bir tülbendin üstüne yayılır ve tülbent kapatılarak mide bölgesine yatırılır. Isıyı tutucu büyücek bir bezle kompres tespit edilir ve sıkıca örtülür. Kompresin etki süresi boyunca (en az 2 saat) hasta sıcak yatağında kalır ve sıkıca örtünür. Atkuyruğu buğu kompresi, eğer hasta rahatsız olmuyorsa, gece boyunca da etkilemeye bırakılabilir.

www.bitkiselbakkal.com

Şifalı Yağlar ve Cildimiz..

Hangi yağ, hangi cilt için uygundur?

Aşağıda belirtilen yağlara ait özellikler genel olarak ifade edilmiştir. Eğer allerjik bir bünyeye sahipseniz veya aşağıdaki yağlardan herhangi birine karşı hassasiyetinizi ölçmek istiyorsanız basit bir allerji testi yaptırabilirsiniz.

Genel olarak pekçok yağ, masaj sırasında cilde direkt olarak uygulanmaz. Örneğin masaj için avakado yağı hazırlamak isteniyorsa, avakado yağı %10'u geçmeyecek bir oranda diğer taşıyıcı bir yağ (zeytinyağı, vb.) ile karıştırılacaktır.

Avakado : Kuru cilt tipi için uygundur. A, B, D, E vitaminlerini içerir.

Ayçiçeği yağı : Nemlendirici ve besleyicidir.

Bal : Kuru ciltler için önerilir.

Bergamot : Yağlı ciltler için iyi gelir, Hassas ciltler dikkat etmelidir.

Biberiye : Derinden temizlik sağlar, mikrop kırıcı özelliği vardır.

Buğday : Yıpranmış cildi besler. E vitamini açısından zengindir. A, D vitaminleri, protein ve mineraller içerir.

Gül : Tüm cilt tipleri için uygundur. Yumuşatıcı ve rahatlatıcıdır.

Havuç : Tüm cilt tipi için uygundur. Özellikle yüz temizliği için idealdir. Beta-Carotene, A, B, C, D, E vitamini açısından zengindir.

Hindistancevizi : Cildi besler.

Hint yağı : Cildi besler.

Jojoba : Tüm cilt tipleri için uygundur. A vitamini açısından zengindir.

Kayısı : Tüm cilt tipleri için uygundur. Özellikle yüz temizliği için idealdir. Akneleri temizler. A vitamini ve mineraller içerir.

Keten yağı : Yüz bakımında parlatıcı olarak kullanılır.

Kil : Ölü derileri temizler.

Lavanta : Hassas veya yağlı ciltler için uygundur. Akne tedavisinde kullanılır.

Limon : Yağlı ciltler için uygundur. Hassas ciltler dikkat etmelidir.

Menekşe : Hafif mikrop kırıcıdır. Hassas ciltler dikkat etmelidir.

Mısır Yağı : Yüksek miktarda E vitamini içerir.

Nane : Hassas ciltler dikkat etmelidir.

Papatya : Hassas ciltler için uygundur. Yumaşatıcı ve rahatlatıcıdır. Akne tedavisinde kullanılır.

Portakal : Kuru cildi besler, çok iyi bir cilt toniğidir. Kokusu ferahlatıcıdır.

Susam yağı : Cildi besler. E vitamini, protein, mineral ve amino asitler içerir.

Tarçın : Hassas ciltler dikkatli kullanmalıdır.

Tatlı Badem : Tüm cilt tipleri için uygundur. Protein, vitamin ve mineraller açısından zengindir.

Yasemin : Kuru ciltler için uygundur.

Zencefil : Hassas ciltler dikkatli kullanmalıdır.

Zeytinyağı : Cildi besler, nemlendirir.


www.bitkiselbakkal.com

Karaciğer ve Şifası Deve Dikeni

Bilimsel adı: Silybum marianum, devedikeni tohumu. Yöresel adları: Akkız, deve kengeri, kengel, kıbbun, meryemana dikeni, sütlü kengel, şevkülmeryem, uslu kenger.

Karaciğeri tüm zehirli ve zararlı maddelerden arındırır, karaciğer hücrelerinin yenilenmesini (regenerasyon) destekler, en ağır karaciğer hastalıklarında bile gönül rahatlığı ile kullanılabilir. Bilinen hiçbir yan etkisi yoktur.

Kullanım biçimi: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı dolusu tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay, sabah aç karnına, öğlen yemeğinden yarım saat önce ve yatmadan yarım saat önce birer bardak olmak üzere, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.



Deve Dikeni'nin Şifası

Diğer İsimleri : Akkız, Kasna, Eşek dikeni, Kenger otu.
Bilinen Bileşimi : Silymarin, uçucu yağ, tyramin, flavonit, histamin, reçine, amine, albumin, agmatin, yağ.
Özelkilleri : Mide güçlendirici, iştah açıcı, karaciğeri güçlendirici, kuvvet verici, süt artırıcı, hazmı kolaylaştırıcı, safra akışını düzenleyici.
Önerilen Hastalıklar : İçindeki silymarin maddesi nedeniyle karaciğerin ilacıdır, zehirlenmelerde, sıtma, iştahsızlık, sarılık, alkol etkisiyle burnu ve yüzü kızarmış insanların bu rahatsızlıklarını karaciğerin tahribatını onararak geçirir, güçsüzlük, safra ve karaciğer hastalıkları, idrarda yanma, bulanık ve tortulu idrar, idrarı tutamama, aşırı adet.
Bugün tıbbın aciz kaldığı karaciğer rahatsızlıklarının ilacı bu dikendir. Bunlar bize Horladığımız hiç önem vermediğimiz, çiğneyip geçtiğimiz bitkilerin dahi boş yere yaratılmadığının ve ALLAH'ın sonsuz ilim ve hikmet sahibi olduğunun bir delili olsa gerek.


Kullanım Şekli ve dozu : 1 yaprak, 1 küçük kök yada 3 tutam tohumu 1 litre suda birkaç dakika kaynatarak günde 3 defa yemeklerden önce 1’er çay bardağı içilir.

www.bitkiselbakkal.com

Keten Tohumu Mucizesi

Kuru birer tahta parçasını andıran tohumlar, uygun şartlar sağlandığında yeşerir ve çeşit çeşit bitkilere dönüşürler. Ancak bazıları da toprakta yetiştirilmeden gerek sağlık alanında gerekse diğer alanlarda, tohum şeklinde kullanılarak -Allah’ın izni ile- büyük yararlar sağlarlar. Bu özellikleriyle ön plana çıkan tohumlardan biri de keten tohumudur. Rabbimiz oldukça küçük boyutuna rağmen keten tohumunun içinde, insan yaşamı için son derece faydalı ve önemli maddeler yaratmıştır.

Doğal Omega-3 Kaynağı

Günümüzde Omega-3 yağ asitlerinin sağlık açısından oldukça önemli bir yere sahip olduğu, tüm tıp dünyası tarafından kabul edilen bir gerçektir. Kişinin enerji seviyesini olduğu kadar, konsantrasyon yeteneğini de artıran bu yağ asitlerinin bilinmesi gereken en önemli özelliği ise, vücudumuz tarafından üretilememesidir.
Bu nedenle dışarıdan besinlerle alınması gerekir. Dolayısıyla bu durum, dünyada tarımı yapılan ilk ürünlerden biri olan ve sağlık açısından pek çok yararı bulunan 4-6 mm uzunluğundaki keten tohumunun önemini daha da artırmaktadır. Çünkü Omega-3 yağ asitlerinin en iyi doğal besin kaynaklarından biri keten tohumudur.
Keten tohumundan elde edilen yağda %50 oranında, vücudumuz için gerekli olan bu yağ asitleri bulunmaktadır. Omega-3 serisinin en önemli temel yağ asitleri, Alfa-Linolenik asitten (ALA) türetilir. Bu da, en yoğun olarak yine keten tohumu yağında bulunur.

Sağlıkla İlgili Diğer Kullanım Alanları
Keten tohumunun sağlığa faydaları şöyle sıralanabilir:
* Kalp hastalıklarına karşı koruyucu; yüksek kolesterol, trigliserid ve tansiyonu düşürücü etkiye sahiptir.
* İçerdiği bazı asitler sayesinde eklem romatizmasına karşı yararlıdır.
* Mide-bağırsak sorunlarında düzenleyici özelliğe sahiptir.
* Kemikleri ve bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.
* İç organların yüzeylerini rahatlatıcıdır.
* İçeriğindeki lignan (SDG) anti-kanser özellikli bir madde olup; göğüs, kolon (kalın bağırsak) ve prostat kanserine karşı koruyucu, kanserli hücrelerin büyüme hızını yavaşlatıcı ve bağışıklık sistemini güçlendiricidir.
* Öksürükte, ses kısıklığında ve gastrit gibi mide sorunlarında da olumlu etkisi gözlenmiştir.
* Ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak kullanılabilir.
* Romatizmal hastalıkların önlenmesinde kullanılmaktadır.
* Sinir sistemini ve hafızayı güçlendirici olarak tavsiye edilmektedir.
* Egzema ve sedef hastalıklarının tedavisinde kullanılır.
* İçeriğindeki enfeksiyon giderici maddeler romatoid artrit, sedef, alerjiler ve diğer yangılı hastalıklarda iyileştirici etkiye sahiptir.
* Tokluk hissi verdiği için diyetlerde de kullanılır.
* Omega-3, vitamin B-12 ve lifler açısından zengin olması, hücreleri genç tutarak yaşlanmayı geciktirici bir etki sağlar.
Rabbimiz'in küçük bir tahta parçasını andıran bu tohumu pek çok faydalı özellikle yaratması, O’nun sonsuz ilminin ve insanlara olan rahmetinin delillerinden sadece biridir. Yüce Allah'ın tohumlar üzerindeki ilmi, Kuran’da şöyle bildirilmiştir:
"Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?" (Enam Suresi, 95)

Endüstriyel Kullanım Alanları

* Tohumundaki liflerden faydalanılarak tekstilde kullanılır.
* Cam parçaları tahta yapılara tutturmak amacıyla kullanılan macunun yapımında kullanılır. Bu macun keten tohumu yağının ve kireç taşının belli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilir.
* İzolasyon maddesi olarak kullanılır.
* Ahşap taklidi, bir tür yer kaplaması olan Linoleum’un yapımında kullanılır.

www.bitkiselbakkal.com

Menekşe yağı

Bitkiler âlemi, Rahman'ın bizlere sunduğu bir şifâ hazinesi...

Bu âlem ile olan dostluğum, çok eskilere dayanır...
Baharatlar, otlar, yapraklar, kökler, tohumlar... Herbiri ayrı ayrı pek çok derde deva vesilesi olmalarının yanısıra, belirli yaprakların otların vs.. belirli miktarlardaki karışımları da başka dertlere deva vesilesi oluyor..

İster hastalıklarımızın tedavisinde, isterse güzellik ve bakım amaçlı kullanalım, bitkiler ile uğraşmak, ekmek pişirmek kadar terapi etkisi yapıyor insana =)

Kaynayan bir kökün çıkardığı muazzam kokunun evi sarması, mevlidlerde yakılan tütsüler kadar rahatlatıcı oluyor.. Hem onlar gibi de boğaz yakmıyor ve öksürtmüyor =]
Maddemize şifa ya da bakım için demliyoruz bitki çaylarını belki ama inanın bu bitkilerin şifası yalnızca maddenize olmuyor.. Tefekkür dolu, binbir mânâ tüten alemlerine alıveriyorlar sizi ve ruhunuza da bakım yapılıyor...

El-hâsıl-ı kelâm; bitkilerin şifalı âlemlerinden edindiğim notlarımı arasıra burada sizinle paylaşmak istedim. Hem şifa, hem tefekkür, hem bakım, hem de güzellik için.. ;)

İlk olarak Saç Bakımı konusunda iki küçük formül:

Saç Dökülmelerine karşı :

Saç bakımı konusunda pek çok şey denemiş olabilirsiniz belki; peki hiç menekşe yağını duymuş muydunuz?
Özellikle saç dökülmelerinde kullanılan en eski metodlardan biri olan menekşe, saça eski canlılığını kazandırır.
Sadece saç dökülmelerinde değil,saçlarınızın canlı ve sağlıklı olması için de menekşe yağından faydalanabilirsiniz..
Bir çorba kaşığı susam yağını, iki çorba kaşığı menekşe yağı ve bir yumurta sarısıyla karıştırıp saç diplerinize sürün. Dökülen saçlarınız yeniden canlandıracak bu förmülü haftada 2 defa saçınıza uygulayın ve 1 saat bekleyip yıkayın.

Yapısal olarak zarar görmüş ve çok fazla hırpalanmış saçlar için:

İkinci ve yine çok etkili bir formül ise; 40ml. hintyağı ile 20ml. tatlı badem yağını karıştırıp benmari usulü(buharda) ısıtın. Isınan bu karışımı saç diplerinize ve uçlarına iyice yedirip bir saat bekletin ve yıkayın. Son durulama suyuna(1 litre) 5 damla badem yağı damlatın ve 1 çorba kaşığı da elma sirkesi ekleyiverin. Bu su ile saçlarınızı durulayın. Badem yağı sirke ile dengelendiği için, bitlenmezsiniz =) Saçlarınız pırıl pırıl ve yumuşak olur. Saç dökülmeleriniz de bu yağ bakımını uyguladıkça ortadan kalkacaktır..!
Sirke kokusunu ise düşünmeyin, 1 litre suda hiçbirşey gibidir. Koksa da bir müddet sonra kokusundan eser kalmaz ;)

Küçük bir not : Hem menekşe yağı içeren formülü, hem de badem yağı içeren ikinci formülü kullanayım derseniz; hafta içerisinde bir gün menekşeli olanı, bir başka gün de badem yağlı olanı uygulayabiliesiniz.

www.bitkiselbakkal.com

Prof Dr ibrahim Saraçoğlundan Şifalı Bitkiler

Prof. Dr İbrahim saraçoğlu saçlarınızın beyazlaşmaması yada beyazlaşan saçlarınızın eski haline gelmesi için önerileri SAÇLARINIZIN BEYAZLAMAMASI İÇİN Günde bir tabak sarımsaklı yoğurt, ayrıca günde 1 tatlı kaşığı çörek otu yemenizi göneriyor. PROSTAT İÇİN 1 tatlı kaşığı Yakı otunu 1 subardağı suda 3 dakika kaynatın daha sanra için dedi KADINLARIN İDRAR YAPAMAMASI DURUMUNDA 1Tatlı kaşığı sarı ballıbaba otunu 1su bardağı suda 3 dakika kaynatıp içmelerini önerdi. CİNSEL GÜCÜ ARTIRMAK İÇİN Brokoli,kereviz,keçiboynuzu ve 1çay bardağı havuç suyunu önerdi özellikle havuç suyu hem kadınlarda hemde erkeklerde cinsel gücüartırır. SİVİLCESİZ VE PÜRÜZSÜZ BİR CİLT İÇİN Eğer cildiniz çok sivilceli ve iltihaplıysa bir tencerenin içine yarın litre su koyun ve ocakta kaynatın daha sonra içine 3tutam lavatta atın ve yüzünüzü bu suyun buharına 1,2 dakika tutun daha sonra ocağı kapatıp biraz dinlendirin tekrar yüzünüzü tutun böylelikle cildiniz dezenfekte olacaktır.temiz cildinize aşağıdaki maskeyi uygulayın. ELMA VE KAYISI MASKESİ 1Adet orta boy kırmızı ve sert elmanın kabuğunu çok ince bir biçimde soyun daha sonra 4adet sert kayısının keçirdeğine gelmiyecek şekilde kalın kabuğunu soyun bir çay bardağı suda bu kabukları kaynatın ve çatalla ezin,soğuduktan sonra cildinize bu karışımı sürün ve 20 dakika bektetin ve yıkayın bu maskeyi 20 günde bir tekrarlayın yüzünüz pürüssüz olacaktır.

www.bitkiselbakkal.com

Dr Ender Saraç Kabızlık için Diyet Kek Tarifi

Ender Saraçtan hem kabızlığı önleyen, hem sağlıklı, hem de diyet bir kek tarifi; GEREKLİ MALZEMELER : 2 adet yumurta sarısı 1 fincan sıvı yağ Tarçın 50 gr keten tohumu (az öğütülmüş) 50 gr yulaf ezmesi Mürdüm eriği (İsteğe bağlı miktarda) 1-1.5 kahve fincanı şeker Tam buğday unu (yeteri miktarda) HAZIRLANIŞI : Yumurtaları akından ayırın ve kek kabında iyice çırpın. Sıvı yağın içine tarçını ekleyip ayrı bir kapta çırpın ve yumurtanın içine katın. Diğer malzemeleri de ekleyerek normal bir kek hamuru elde edin ve 150-160 derecede pişirin. NOT : Keki 2 ince dilimden fala yemeyin.

www.bitkiselbakkal.com

2 Nisan 2009 Perşembe

ADAÇAYI

Latince ismi : Salvia officinalis


Bilimsel sınıflandırma

Alem:
Plantae

Şube:
Magnoliophyta

Sınıf:
Magnoliopsida

Takım:
Lamiales

Familya:
Lamiaceae

Cins:
Salvia



Büyük boy görmek için resme tıklayınız


Ada çayı (Salvia), Diş otu veya Meryemiye olarak da bilinir, ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından Salvia cinsini oluşturan kokulu bitkilere verilen ad. Bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de çokça yetişir. Tüylü ve beyazımsı bir renkte olan yapraklarının kurusu çay gibi haşlanarak içildiği gibi, et yemeklerine koku ve lezzet vermek için de kullanılır. Özellikle karaciğer, ördek, kaz, tavuk ve av hayvanlannın kızartmalannda çok hoş bir koku ve tat verdiği için kullanılir. Avrupa ülkelerinin mutfaklannda kızarmış patateslerin, hamurlara koyulan yağların kokulandınlmasında, salamuralarda, etlerin dinlendirilmesinde çok kullanılır.



Adaçayı 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe ada çayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka tür olan çayır ada çayı (Salvia pratensis), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır ada çayı (Anadolu adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir. Anadolu ada çayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir.



Toplama/Kurutma
Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havdar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır



Bileşim
Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol, Salven, Pinen ve kafur; tanenler, triterpenoitler, flavonlar; Östojen benzeri maddeler; reçineli bileşikler içerir.



Tarihçe
Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır. Yapraklar daha çiçeklenme başlamadan, mayıs ve haziranda toplanır. Bitki kuru ve güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur. Adaçayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. Asırdan kalma bir dizede şöyle deniyor: “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!"

Adaçayının eski çağlarda da ne büyük bir övgü ile anıldığını, çok eski bir şifalı bitki kitabı şöyle anlatıyor: "Kutsal Meryemana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryemana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçiştirildikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryemana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” İşte o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor.


Faydası
Adaçayı sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır. Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra, yardımcı olabilecek tek bitkidir. Gece terlemesine neden olan hastalığı iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabilir. Pek çok doktorun, ada çayının değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz (Referans1: M.Treben). Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla kullanıyorlar. Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay yudumlanarak içilmelidir. Ada çayı, hasta karaciğeri de çok olumlu etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder. Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açıcıdır. Mideyi ve bağırsakları rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır. Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Ada çayı, dıştan uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır. Ada çayı dıştan uygulandığında (Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle önerilir. Eğer zamanında adaçayı kullanılmış olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar. Ada çayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve çalkalamaların yanısıra yara kompresi olarak da kullanılabilir. Sinirli ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar arada sırada ada çayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı öksürüklerde de başarılıdır.



Adaçayı, aynı zamanda şişkinlik, ishal ve bağırsak iltihabı rahatsızlıklarında alınır. Çalkalama/gargara yaparak dişeti kanamaları için kullanılır. Haricen uygulandığında, hasar ve yaraları hafifletir, cilt yangılarını tedavi eder. Asya’da bu ilaç kanlı idrar, kanlı balgam, hemorrhoidler için düşünülmüştü. Ve homeopatik (* romatoloji : homeopatik tıp; özel yöntemlerle hazırlanan doğal ürünlerin çoğu kez az miktarlarda alındığında sağlığı düzelteceği inancına dayanan alternatif tedavi yaklaşımı. Bir madde, yüksek dozlarda bir hastalığın semptomlarını oluşturuyor ise, çok küçük dozlarda o hastalığı tedavi edebilir inancına dayanmaktadır. Madde her ne kadar seyreltilir ise, o kadar etkili olabilir. Uygulayanlar, küçük dozlarda hazırlanan bitkisel madde veya minerallerin savunma sistemini uyararak etkili olduklarını düşünmektedirler.) pratisyen hekimler anne sütünün taşma olaylarını nizama sokmak için adaçayı kullanırlar. Adaçayı, tüm bu problemlere yararlı olmasına rağmen, henüz doğrulanmamıştır.



Aynı zamanda da araştırmacılar adaçayının Tip II, insüline bağımlı olmayan şeker hastalarının( *Endokrinoloji : Tip II DM. İnsülin eksikliği veya insüline doku düzeyinde direnç oluşumu söz konusudur. Tüm DM’li hastaların %90’ı bu gruba girer. Genellikle erişkin yaşlarda görülür. Tedavide oral antidiyabetik ilaçlar ya da insülin kullanılır) tedavisi için adaçayının çok önemli bir yeri olduğunu tahkik ettiler. Yapılan bir çalışmanın göstermiş olduğu pozitif sonuçlar, belgelenmesinin gerekli olduğunu ortaya koydu.



Adaçayı nedir; ne sağlar?

Amerika Birleşik Devletleri’nde, adaçayı yemekleri lezzetlendirmek için bir baharat olarak değerlendirilir. Adaçayı’nın yurt dışındaki tıbbi kullanımı çok uzun bir tarihe dayanır.Adaçayı, cinsel yolla bulaşan hastalıkları(* Cinsel ilişki veya kontaminasyon sonucu virüsler (HPV), protozoalar (trtikomonaslar), bakteriler (treponema pallidum, gonokoklar, klamidya) ve ektoparazitlerle (scabies sarcoptei) ile geçen sifiliz, AIDS, uyuz, şankroid, üretrit, prostat benzeri hastalıkları ifade etmektedir) sağlığa kavuşturur, böcek ısırığı için iyi gelir ve hala Avrupa’da boğaz ağrıları için gargara yapılarak kullanılmaktadır. Antibakteriyel nitelikleri vardır, virüs ve mantar gelişimine engel olur. Gerginliği, burukluğu geçirir; terlemeyi ve diğer salgıları azaltır.

Bu bitkinin ezilmiş hali, kurutulmuş yaprakları, adaçayı çiçekleri yağının çıkarılması, yaprakları ve tohumları da şifa vermesi bakımından çok önemlidir. Akdeniz Bölgesi yerlileri, tüm Avrupa ve Kuzey Amerika’da adaçayı yetiştirilmektedir.



Özel önlemler

Küçük bir tehlike olmasına rağmen, adaçayı dozajın üzerinde kullanılınca aynı etkileri sağlamayabilir. Bu durumlarda yan etkileri oluşabilir.



Olası ilaç etkileşimleri

Hiçbir etkileşimi olmadığı bildirilmiştir.



Özel bilgi: Eğer hamileyseniz ya da emdiriyorsanız

Hamilelik süresince bu ilacı almayın.



Nasıl hazırlanır?

İlacın toz halinde yapılmış ve bronşit için kullanımı açısından 1.66 ons toz halindeki ilaç 2.66 ons bal ile karıştırılır. (1 ons 28.3 gramdır.)



Gargara ve çalkalamak için hazırlanışı 2.5gram adaçayı (ya da 2-3 damla adaçayı yağı) 3 ons su ile karıştırılır. Ya da başka bir seçenek olarak, 5 gram (1 çay kaşığı dolusu) bu alkollü esansı bir bardak suyun içerisinde kullanın. Aynı zamanda sulandırılmamış alkollü esans iltihaplı mukoza zarına (sümük dokuya) hemen etkisini gösterir.

Türüne özgü dozajı



Günlük normal dozajı:

Kurutulmuş adaçayı : 4 – 6 gram arası (1 çay kaşığı dolusu)

Adaçayının zaruri yağı : 2 – 6 damla arası

Adaçayı ruhu (alkollü esansı) : 2.5 – 7.5 gram arası (1 çay kaşığı dolusunun yarısı “1½ “) Sıvı halde adaçayı esansı : 1.5 – 3 gram arası (1 çay kaşığı dolusunun yarısı – çeyreği arası) Adaçayı balı : sabahları ve yatmadan önce 1 çay kaşığı dolusu

Toz halinde adaçayı : aşırı terlemeler için her yemekten önce 1 kapsül

Işık ve rutubetten saklanarak biriktirilmelidir.

Adaçayı uçucu yağı ve faydaları:
Adaçayı uçucu yağı, adaçayı yapraklarının su buharı distilasyonu ile elde edilir.
Yaş yapraklarda %1 ve kuru yapraklarda %2-3 oranında uçucu yağ bulunur.

Bu uçucu yağ (Adaçayı esansı): yara iyileşmesinde, cildin gerilmesinde, regl sancılarında, streste, baş ağrılarında, yorgunlukta, bronşit ve astımda etkilidir. Antiseptik özelliğe sahip olduğu için cilt temizliği, bakımı ve problemlerinde kullanılır.

Dozajın üzerine çıkılırsa



Dozajın çok üzerinde alkollü esansı ya da zaruri yağından çok fazlasını almanız dolaşımınıza ani zarar verebilir.



Dozajı aşmanız durumundaki belirtiler: hararet, sıcaklık hissi oluşur, kalp atışı hızlanır ve baş dönmesi olur. Bir dozaj aşımına dair şüphe durumlarında, derhal tıbbi yardım alınız.







Bilim adamları alzheimer için aranan ilacı mutfakta buldu. Adaçayının alzheimer sendromlarından unutkanlığa karşı etkili olduğu açıklandı.

Şifalı bitkilerle ilgili en eski metinleri inceleyen Britanyalı bilim adamları, adaçayının hafıza üzerinde etkili olduğu sonucuna vardı. Britanya'nın New Castle ve Northumbria Üniversitelerinde yürütülen araştırma için 44 denek seçildi. Deneklerin bir kısmına adaçayı yağı, bir kısmınaysa etkisiz maddeler içeren tabletler verildi. Daha sonra yapılan kelime hatırlama testlerinde adaçayı tableti alanların çok daha başarılı olduğu görüldü.
Araştırma ekibinden Nicola Tildsey, "Bu çalışma, yüzyıllar önce şifalı bitkilerle uğraşanların çalışmalarının ne kadar değerli olduğunu ve bazı hastalıklar için onların söylediklerinin ciddi biçimde ele alınması gerektiğini ortaya koydu" dedi.
Adaçayının alzheimer üzerindeki etkileriyle ilgili daha geniş kapsamlı bir araştırma başlatan ekibe ilham verenlerin arasında John Gerard'ın 1597 tarihli kitabı da vardı. Gerard, adaçayının hafızayı güçlendirip, kafayı çalıştırdığını söylüyordu.
Araştırma, İngiliz Şifalı Bitkiler Araştırma Merkezi'nin (MPRC) daha önceki bulgularıyla da uyumlu. MPRC'nin araştırmasında, adaçayının, alzheimer nedeniyle azalan bir beyin kimyasalını koruduğu görülmüştü. Ortalama ömrün artmasıyla yaygınlaşan alzheimer, ilaç endüstrisinin en aktif olduğu alanlardan. Adaçayının antioksidan ve iltihapları giderici özellikleri de bilimsel araştırma konusu.

ALTIN OTU (ölmez çiçek)

Latince ismi : Ceterach officinarum

Kurutulmuş ölmez çiçek ve biçilmesi

Ölmez çiçekler, yıl boyu süren, daimi çiçekler değildir. Çiçekleri kurutulduğu zaman da, biçimi ve rengini kaybetmez. Ölmez çiçeklerin birçoğu canlı renklerden ibarettir. Çiçeğinin yaprakları kağıt gibi olduğundan bracts adıyla da bilinir. Bracts’ler, sert ve kuru olduğu zaman bile bu bitkiler yine de diri kalır. Fransızlar bunları “immortelles” (ölümsüz varlık) olarak adlandırırlar. Bu tür çiçekler yetişimi ile ünlüdür ve kışa hazırlık için biriktirilir.



Ölmez çiçekler hakkında bilinmesi gereken en önemli şey, biçildiği zaman şeklini ve rengini en iyi şekilde koruduğudur. Çiçekler çok geç ya da çok erken toplanırsa, kuruduğu zaman, koyulaşır ve biçimsiz bir hal alır. Her bir türünün toplanış şeklinde, kendine özgü olarak en iyi zamanları olduğundan dolayı, çiftçinin bunları öğrenmesi,deneyim sahibi olması gerekir. Bahçede, günlük bakımının yapılması önemlidir.



Kurutmadan önce, yapraklarının dallarından ayrılmış olmasına dikkat edin, ölmez çiçeğin yapraklarının kendine has bir kurutuluşu vardır. Ölmez çiçeklerin biçilişine dair en uygun zaman, aşağıdaki listede bulunmaktadır.



senelikler



Celosia (horozibiği) – Tüylü ve tepeli olan, her iki türü de kurutulabilir. Tüylü celosia’lar, çiçekleri hemen hemen bütünüyle açtığı zaman biçilir. Tepeli celosia’lar ise, ancak ibiğin altındaki tohumlar şekil almaya başladığı zaman biçilir.

Helichrysum (çiçeksapı) – Küçüklüğü ya da dalıyla ilgisi olmadan, yalnızca çiçeği biçilir. Bracts’lerin önce orta kısmı açar ve bracts’ler açtığı zaman, dış tarafından sadece bir ya da iki sıra yolunur.

Limonyum (statik) – Yıl boyu süren statik, tüm ölmez çiçekler arasında en çok kullanılanıdır. Tomurcuklar açmaya başladığı zaman, yolunur. Bağ halindeki dalları bir arada ve üst tarafı aşağı doğru durur.

Mavi ateş çiçeği – floretleri tamamen açtığı zaman ve calyx parlak mavi olduğunda, sivri uçları yolunur. Bağ halindeki dalları bir arada ve üst tarafı aşağı doğru durur.

Scabosia – Çiçeklerin rengi solduktan sonra, bitkinin tohum zarfı kısmı, dekoratif durur.

Gomphrena (yuvarlak amaranth) – Çiçeklerin baş taraflarındaki ucunun rengi oluştuğu zaman, dalları kesilir. Bağ halindeki dalları bir arada ve üst tarafı aşağı doğru durur.

Xeranthemum – Olgunlaşan çiçekleri ve tomurcukları kuruma aşamasında toplanır. Yalnızca tamamen açmış olan çiçekler yolunur. Bağ halindeki dalları bir arada ve üst tarafı aşağı doğru durur.

ANASON

Latince ismi : Pimpinella anisum


Yöresel adları: Enison, nanahan



Bitki özellikleri: Küçük beyaz çiçekli, 30-60cm yükseklikte, tüylü, bir yıllık bir kültür bitkisidir. Doğada aramamak gerekir.



Bileşim: Herkesin tanıdığı, hoş, aromatik bir kokusu vardır. Genelde %2-4 oranında değişen uçucu yağdan kaynaklanır bu koku. Anethol, uçucu yağın ana maddesidir. Ayrıca şeker ve albümin de içerir.



Toplama ve hazırlama: Bir kültür bitkisi olan anasonun doğada aranmasına gerek yoktur. Baharatçılardan satın alınabilir.



Kullanım alanları ve biçimleri: Anason öncelikle gaz söktürücü, mideyi güçlendirici ve öksürüğü yatıştırıcı olarak kullanılmalıdır. Sürekli hıçkırıklarda bir bardak anason çayı denenebilir. İştah açıcı, mideyi rahatlatıcı, yatıştırıcı ve sindirimi kolaylaştırıcı olarak kullanılabilir. Uykusuzluğa karşı da denenebilir. Bebeklere ve küçük çocuklara gaz sıkıntılarında ve öksürüklerde anason çayı içirilmelidir. Tadı ve kokusu hoş olmayan bitki çaylarına veya bitkisel kaynaklı ilaçlara aroma katkısı olarak da kullanılabilir. Anason çayı, yeterli olmayan anne sütünü arttırır.Başlangıçta, mide şişkinliğine ve gazına karşı anasonun yararlarından söz edilmişti. Evet, anason bu alanda oldukça rahatlatıcıdır, ama frenk kimyonu ondan da etkilidir. Öksürük tedavisinde de, anasondan önce rezene gelir. Belki anason etkinlik açısından bu iki bitkinin gerisinde kalabilir, ama onun öne çıkan özelliği de, tadının çok iyi olmasıdır. Bu nedenle, yetişkinler ve çocuklar için mide şişkinliği ve gazına karşı hazırlanacak çaylarda, bu üç bitkinin eşit oranda karıştırılarak kullanılması çok daha yararlı olacaktır.



Anason çayı: Havanda hafifçe ezilmiş 1-2 çay kaşığı dolusu anason, 1 bardak kaynar suyla haşlanır ve demlenmesi için 8-10 dakika beklendikten sonra süzülür. Öksürüğe karşı, günde 2-4 bardak çay, bal ile tatlandırılarak içilir. Mide şişkinliğine karşı yine günde 2-3 bardak çay, tatlandırılmadan içilmelidir. Anasonun havanda hafifçe ezme işlemi, her çay demlenmesinde taze olarak yapılmalıdır.



Yan etkiler: Çok ender olmakla birlikte, solunum yolları veya sindirim organları alerjisi görülebilir. Bu durumda çay kullanımını kesmek gerekir. Başka hiçbir yan etkisi yoktur.



Anason neye iyi geliyor



Anason hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı artırır. Kusmaları ve ishali keser. Aybaşı kanamalarının düzenli olmasını sağlar. Ancak, aybaşı kanamaları ve hamilelik döneminde kullanılmaz. Anne sütünü artırır. Sinirleri yatıştırır. Migren ağrılarını keser. Beyin yorgunluğunu giderir. Uyku verir. Kalbi kuvvetlendirir. Kan dolaşımının düzenli olmasını sağlar. Cinsel arzuları kamçılar. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir. Öksürüğü keser. Yaşlılarda meme sarkmasını önler. Fazla miktarda kullanıldığı zaman uyuşukluk verir.



Anason: (Anis / Anis / Anise) Haziran-Ağustos aylarında, beyaz renkli çiçekler açan, 50-60 cm yüksekliğinde, bir senelik bitki. Gövde dik, silindir biçiminde, içi bos, çok dallı, tüylü ve üstü çizgilidir. Alt yaprakları uzun saplı, oval veya kalp biçimindedir. Çiçekler bileşik şemsiyelerde toplanmışlardır. Meyveleri armut seklinde küçük, üzeri tüylü, yeşilimsi sari renklidir.Basta Ege bölgesi olmak üzere bütün Anadolu’da bahçelerde yetiştirilir. Kültür anasonunun vataninin Anadolu olduğu tahmin edilmektedir.Meyvelerinde nişasta, müsilaj, sabit ve uçucu yağ bulunmaktadır. Uçucu yağ miktarları bitkinin cinsine ve yetiştiği yerin şartlarına bağlıdır. Uçucu yağın % 80-90’i anetoldür. Anetol, zehir etkili fakat bu etkisi çok olmayan bir maddedir. Meyvelerinden su buharı distilasyonu ile elde edilen anason yağı, hemen hemen renksiz ve karakteristik kokuludur. Anason tıpta midevi, bağırsak gazlarının teşekkülünü önleyici, hazmı kolaylaştırıcı ve göğüs yumuşatıcı olarak kullanılır. Ayrıca nefes darlığı, öksürük ve kalp çarpıntısı rahatsızlıklarında da etkilidir. Anason yüksek dozda alındığında bas ağrısı, uyuşukluk, görme zorluğu yapar. Daimi kullananlarda anisizm hastalığına sebep olur. Bilhassa çocuklara uyku vermede, midede teşekkül eden gazları gidermede çok faydalıdır. Bebekler için bir çay kaşığı tohum bir bardak suya olmak üzere çay olarak hazırlanır. Yemeklerden önce veya süte katılarak bir kaç çay kasığı verilir. Büyükler % 1-2’lik çayını günde 2-3 bardak alabilir.



Türkiye’de yetiştiği yerler: Bütün Anadolu



Kullanıldığı yerler: Kullanılan kısmı, meyveleri ve yapraklarıdır. Meyveleri tamamen olgunlaştıktan sonra toplanır ve gölgede kurutulur. Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrar artırır. Migren ağrılarını keser. Astım, nefes darlığı ve bronşitte görülen şikayetleri giderir.



Diğer İsimleri: Raziyane, Enison, Nanahan.

Latince Adı: Pimpinella Anisum.

Bitki: Yaz aylarında beyaz renkli çiçekler açan 40-60 cm yüksekliğinde otsu bir bitkidir.

Yetiştiği Yerler: Orta Avrupa, Rusya, Doğu Hindistan ve Akdeniz iklimine sahip ülkelerde mevcuttur. Türkiye'de de başta Ege bölgesi olmak üzere tüm Anadolu'da bilhassa Antalya, Aydın, Burdur, Isparta, İzmir, Muğla ve Manisa da yetiştirilmektedir.
Tarihçe: ..
Kullanılışı: Tamamen olgunlaştıktan sonra temmuz, ağustos aylarında
toplanarak gölgede kurutulan meyveleri ve meyvelerinden su buharı distilasyonu ile elde edilen yağı kullanılır.
Kuru meyveler toz haline getirilir
veya suyla birlikte kaynatılarak suyu
içilir.
Anason meyveleri 2 mm genişlikte
6 mm uzunlukta armut şeklinde yeşil-
gri renkli üzeri tüylü tanelerdir. Kuvvetli
ve özel bir kokusu ve baharlı hafif acı,
yakıcı lezzeti vardır.
Anason ilaç olarak kullanımının dışında içecek olarak ve çöreklere koku
ve lezzet vermesi için de kullanılabilir

İçindeki Maddeler: Nişasta, müsi-
laj, sabit ve uçucu yağ vardır. Uçucu
yağ içinde etkili madde olan anethol ile
az miktarda estragol ve terpenler var-
dır.

Tıbbî Etkiler: Acı ve yakıcı tadı,
kokusu sebebiyle tükürük ve mide ifrazatını çoğaltır, dolayısıyla iştah açar,
hazmı kolaylaştırır, barsak gazlarının
meydana gelmesini önler. Hazımsızlık
ve bağırsak gazları için 1 su bardağı
kaynar suya 1 tatlı kaşığı anason atılarak karıştırılır. Daha sonra bal veya
şeker ile hafif tatlandırılarak içilir.
Anethol müsekkin ve barsak spazmlarını sancıları çözücüdür. Fazlası hafif sarhoşluk ve sonra da ağır uyku verir. Bu özelliği sebebiyle gaz şikayetleri dolayısıyla uyumayan çocuklara hem ağrıyı gidermek hem de uyutmak maksadıyla anason çayı içirilmesi çok bilinen bir uygulamadır. Bebeklere anason çayı hazırlamak için 2 çay kaşığı anason tohumu, 2 çay bardağı suda haşlanır. tatlandırmak için içine biraz bal veya şeker ilave edilebilir. Elde edilen bu sıvıdan bebeklere günde 3 kez 2 çay kaşığı verilir.
Anason çayı süt veren hanımlarda
sütü arttırır, öksürüklerde göğsü yumuşatır. Süt arttırıcı etki için 30 gr.
anason yaprağı 1 litre suda kaynatılır
ve yemeklerden önce 3'er çorba kaşığı
içilir. Anason yağı vazelin ile karıştırılarak vücut bitlerine karşı kullanılabilir.
Müsilaj sebebiyle hafif müshil et-
kilidir. Ayrıca idrar söktürür

AT KUYRUĞU

Latince ismi : Equisetum arvense



Ortak isimleri :

Atkuyruğu (horsetail)

Temizleme kamışı (scouring rush)

Çayır atkuyruğu (field horsetail)



Bilimsel adı :

Equisetum arvense L.



Sembolü : QAR



Yaşama süresi : Yıl boyu sürer



Kökeni : yerel



Mevsimi : serin havalar



Yetişme özellikleri : Hava durumuna dayanıklı biçimde oynak eklemli dalları vardır. İki farklı şekildedir.Birincisi, ilkbaharın başında bilya yatağı şeklinde gelişen, basit, yalın verimsiz bir saptır. İkinci dalında ince halkalar biçiminde dizilmiş yaprakları vardır, yeşil eklemlidir. Kökler, rhizomatous ve yumru kökten ibarettir.



Çiçekleri : Pek çiçeği yoktur, fakat bir külah biçiminde, ¾ - 1 ½ inç arası uzunluklardadır.



Meyve ve tohumları : Spor ile çoğalır. Spor keseleri aşık sarı toz halindedir.



Yaprakları : Küçük ve pul biçiminde, geneli yeşil olmayan, yaprakları halka şeklinde dizilmiş ve tohumunun etrafı zırhlı, birleşik tabanlıdır.



Ekolojik (çevrebilimsel) bakımdan uyarlanışı



Çayır atkuyruğu otu, ormanlık alanlarda, tarlalarda, çayırlarda ve bataklıklarda ve derenin yanındaki nemli topraklarda,nehirlerde,göllerde ve deprem bölgelerinde (karışıklığın hüküm sürdüğü bölgelerde) bulunur. Çayır atkuyruğu otu genellikle nemli yerlerde bulunur. Fakat aynı zamanda kuru, yol kenarı, demir yolundaki toprak set ve çukurlar gibi verimsiz yerlerde de bulunabilir.



Atkuyruğu otu, yoğun neme karşın duyarlıdır; kurak koşullarda ise yeni filizlerin oluşumunda azalma görülür.



Toprakları : yağmurlu topraklar



Ortak Türleri : Batlık hasırotu, bataklık otu (saz)



Kullanımı ve idaresi :



Amerikan yerliler ve eski göçmenler atkuyruğu otundan çay yapıp, diyuretik (idrar söktürücü) olarak kullanırlardı. Çayır atkuyruğu otu, atlar için bir öksürük ilacı olarak kullanılırdı. Atkuyruğu otundan, iri ve sert tüylü olan oklu kirpilerden korunmak için, hayvan inleri ve giysiler boyanırdı. Nesneleri temizlemek ve cilalamak için kullanılırdı. Taze filizler pişmiş ya da çiğ olarak yenilebilir.



Atkuyruğundan elde edilen çekilmiş silis ile yeniden mineralleştirme ve diyuretik (idrar söktürücü) için kullanmak üzere ilaçlar üretilmiştir.Biojenik silislerin diğer kullanımları endüstriyel ilaçlar olarak (aşındırıcı, diş macunu, kumaş koruyucu, optik lifler, boya koyulaştırıcı) deterjan ve temizleyici olarak kullanılabilir.1970’lerde yaygın bir şekilde eczada, yapraklarının kokusu parfüm olarak kullanılırdı fakat şimdilerde çok az kullanılmaktadır. Bunlar yemeklere lezzet vermek ve yemek tadının güzelleşmesi için de kullanılabilir.



Atkuyruğu ( Equisetum arvense ), kırkilitotu , zemberekotu , çamotu , kırkboğum , tilkikuyrığu ve katırkuyruğu olarak da tanınır. İlkbahar başlangıcında, derinlere kök salmış olan köksaptan, önce spor taşıyıcı kahverengi başak sapları çıkar. Düzgün yapılı küçük çam ağaçlarını andıran 40-50cm boyundaki yeşil yaz kuyruğu ise daha sonra çıkar.Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bitkilerdir. Gövdesi silindir biçiminde, dallı veya dalsız, yeşil veya esmer-yeşil renkli, sert ve içi boştur. Yaprakları çok küçük, pul biçiminde ve sivri uçludur. Spor ile çoğalırlar.Spor keseleri verimli gövdelerinin uçlarında başak şeklinde toplanmışlardır. Türkiye'de 7 kadar türü yetişmektedir. Saponin , %60-70 silisilik asit , potasyum tuzları , tanen ve az miktarda alkaloitler (palustrin, nikotin ve diğerleri) içerirler. Atkuyruğu , tarlalarda, dere kıyılarında ve eğimli arazilerde yetişir. Balçıklı toprakta yetişenleri en şifalı olanlarıdır. Yetiştiği yere göre %60-70 silisik asit içerir ve bu oran onun şifalı etkinliğini arttırır. Doğal olarak, yapay gübre kullanılan tarlalardan toplanılmaması gerekir. Dalları en ince olan atkuyruğu cinsi genellikle ormanlarda ve orman kıyılarında yetişir. Bu cins de şifalıdır. Bataklık, karasuluk yerlerde ve dağlık meralarda yetişen, parmak kalınlığında saplı ve yüksek boylu bitki ( Equisetum hiemale ) ise yalnızca dıştan, banyo katkısı (oturma banyosu) olarak kullanılmalıdır! Genç sürgünleri yiyen hayvanlarda, kan işemesi ile belirlenen zehirlenmeler görülür. Özellikle sığır ve atlar bu bitkiye karşı duyarlıdır. Kurutma ile zehirlilik etkisi azalmaz. İnsanlarda da aynı şekilde zehirlenme belirtileri görülmektedir. Bu nedenle dikkatle kullanılması ve belirtilen miktarların üzerinde kullanılmaması gereken bir drogdur. Çayı yapılacak bitkilerin, tarlalardan, orman kıyılarından ve dere kıyılarından toplanması gerekir. Çay için toplanacak bitkiler( Equisetum arvense) , 25-60 cm yükseklikte ve sapı 3-6 mm civarında olan türlerdir. Mayıs-Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır vebir örgüye serilerek 1-2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır. Sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.



Bu bitki, özellikle kanama durdurucu özelliği ve ağır mesane ve böbrek hastalıklarında sağladığı başarılar sayesinde eski çağlardan beri tanınmaktaydı. Atkuyruğu , kanamalarda, kan kusmalarda, mesane ve böbrek rahatsızlıklarında, taş ve kum rahatsızlıklarında, benzeri bulunamaz ve yeri doldurulamaz bir şifalı bitkidir. Eski rahatsızlıklarda, çürüyen yaralarda ve hatta kanser türü çıbanlarda bile atkuyruğu alışılmamış hizmetler sağlar. Genellikle, ıslak ve sıcak bitki nemli bezlere yatırılarak, hasta bölgeye kompres ( bitki lapası ) olarak uygulanır. İsviçreli herbalist Künzle’nin söylediğine göre ;"Tüm insanlar, bir yaştan sonra sürekli olarak atkuyruğu çayı içmelidirler." Tüm romatizma, gut ve nevraljik ağrılar böylece yok olur ve sağlıklı bir yaşlılık devresi yaşanabilir. Anlattığına göre, 86 yaşındaki bir adam, atkuyruğu buğu kompresi sayesinde korkunç taş hastalığından kurtulmuş ve daha uzun yıllar ağrı çekmeden yaşamış. Ayrıca şunları da ekliyor Künzle : ”En ağır kanamalar veya kan kusmaları, atkuyruğu çayı içilerek en kısa sürede veya hemen iyileşir !” Ağrılı mesane üşütmeleri ve kramplara karşı, kaynatılmış bitkinin buğusu 10 dakika kadar mesane bölgesine uygulanır . Bu tedavi biçimi birkaç kere yinelendiğinde hastalık tümüyle atlatılır. Birdenbire işeyememe başlayarak ağrılar içinde kıvranan yaşlı kişiler, doktor tarafından idrar bir hortum aracılığı ile boşaltılmadan, bu buğu kompresleri sayesinde ağrılardan kurtulabilirler. Böbrek kumu, böbrek ve mesane taşlarında, sıcak atkuyruğu tam banyolar ı alınır ve aynı zamanda da atkuyruğu çayı içilir ve basınçlı bir biçimde boşaltabilmek için, idrar elden geldiğince tutulur. Taş, bu durumda genellikle düşürülür. Bu konuda almış olduğum mektuplar da, yukarıdaki önerileri onaylamaktadır. Bu kullanım biçimi sayesinde, böbrek taşları düşürülüyor ve daha sonra kişiler kendilerini çok iyi hissediyor ve hiçbir şikayetleri kalmıyor. Sıvı dışkılayıcı ilaçlar yetersiz kaldığında, atkuyruğu yardımcı olur. Örneğin, kalp dış zarında ve akciğer zarında su toplanması veya kızıl hastalığından sonraki böbrek düzensizliklerinde ve sıvı dışkılama düzenini bozan mikroplu hastalıklardan sonra. Sonuç olarak, onun böbrek ve mesane sistemi için dıştan ve içten kullanılabilen seçkin bir bitki olduğu söylenebilir. Böbrek çanağı iltihaplarında bir tek atkuyruğu katkılı banyo mucizeler yaratır. Bu durumda (yani yalnızca dıştan kullanmak için ), parmak kalınlığında sapı olan uzun boylu atkuyruğu , bataklık ve karasuluk bölgelerden toplanır ve böbrek çanağı iltihaplarında, dıştan kullanılarak, hemen etkisini gösterir. Yakın bir tanıdığım , ağır bir böbrek çanağı iltihabı yüzünden aylardır hastanede yatıyordu. Sağlığına ne zaman kavuşabileceği bir türlü belli olmadığı için, benden (M.Treben) yardım istedi. Atkuyruğu banyosu önerdim ona. Birkaç gün sonra aldığım mektupta şunlar yazıyordu : “Hayatımı kurtardın ! Hastaneden çıktım. Atkuyruğu banyosu tüm şikayetlerimi sona erdirdi ve bana yeni bir güç verdi.” Zor bir doğum sonrasında, genç annelerde bazen, görme bozukluklarına rastlanır ;çünkü doğum sırasında annenin böbrekleri bir hayli zorlanır. Atkuyruğu oturma banyoları , dıştan yaptığı etki ile böbreklerin kan dolaşımını yoğunlaştırarak, onların gözler üstündeki basınçların azalmasını ve böylece görme bozukluklarının giderek düzelmesini sağlar. Ünlü ılıca hekimi Dr.Bohn, bu bitkiyi övmekle bitiremez : “ Atkuyruğu , bir yandan kanama durdurucu özelliğe sahipken, öte yandan da, çok önemli bir böbrek ilacıdır. Atkuyruğu çayı içildikten sonra, bol miktarda koyu renkli idrar dışarı atılacaktır. Ödemlerde de etkisi çok çabuk görülen bir bitkidir.” Ödemi iyileştirecek ilaçlardan olumlu sonuç alındığında, tüm öteki bitki çayları bir tarafa bırakılarak günde 2-3 bardak atkuyruğu çayı gün boyuna yayılarak, yudumlanarak içilmelidir. Edinilmiş deneyimlere göre, ödem gerileyecektir. Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı, kılları dökülmüş olsa bile, atkuyruğu kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardım sağlar. Kaynama suyu ile yapılan yıkamalar ve banyolar, dolamalara, bacaktaki açık yaralara, işleyen eski yaralara, kanser türü çıbanlara, fistüllere, kıl dibi iltihaplarına ve deri tüberkülozuna karşı başarılıdır. Dinmeyen burun kanamalarında, bitki kaynama suyu soğutulduktan sonra, kompres biçiminde buruna uygulanır. Kan dindirici olarak, akciğer, dölyatağı (rahim), basur ve mide kanamalarında, içten çay biçiminde kullanılır. Bu tür olaylarda doğal olarak, bitkinin uzun süre kaynatılması gerekir. Atkuyruğu çıban otu ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, kan temizleyici özelliği sayesinde, atardamar sertliğine ve unutkanlığa karşı başarılı olacaktır. Kepekli saçlar, atkuyruğu kaynama suyu ile her gün yıkanır ve saç diplerine zeytinyağı ile friksiyon (ovarak sürme) yapılır. Kepekler kısa sürede yok olacaktır. Binbirdelikotu ile eşit oranda karıştırılarak demlenen atkuyruğu çayı günde 1-2 bardak içilip, akşamları da kuru yemek yendiğinde, yatağa işeme olayı önlenebilir.Bu çay aynı zamanda, bademcik iltihabı, ağız boşluğu ve dişeti kanamalarında ve iltihaplarında, fistüllerde ve polüplerde gargara biçiminde kullanılır. Kadınların beyaz akıntılarında, atkuyruğu oturma banyoları alınmalıdır. Bitkinin, kronik bronşit ve akciğer tüberkülozuna karşı oldukça etkili olduğu da hiçbir zaman unutulmamalıdır ! Düzenli çay içimi ile silisik asit alımı sayesinde akciğer tüberkülozu iyileşirken, bir yandan da, hastalığın yaratmış olduğu genel güçsüzlük durumu sona erer. Avusturyalı Biyolog Richard Willford’un belirttiğine göre, yeni araştırma sonuçları sayesinde, uzun süre düzenli biçimde atkuyruğu çayı içildiğinde, kötü karakterli şişliklerin (tümörlerin) büyümelerinin durduğu ve sonunda yok oldukları söylenebilir. Dölyatağındaki ve anüsteki polipler ve eklem sıvı kesesi iltihapları bile bu yöntemle geçirilebilir. Bu tür olaylarda atkuyruğu buğu kompresi ve oturma banyoları yardımcı olarak uygulanmalıdır. Bu buğu kompresleri , kramplı mide rahatsızlıkları, karaciğer ve safra kesesi düzensizliklerinde ve yukarı doğru oluşturdukları basınçla kalp çalışmasını etkileyen ağrılı birikimlerde yardımcı olur.



Beni (M.Treben) arayan 49 yaşındaki bir çiftçinin ayak tabanında sert ve ağrılı bir yumru oluşmuştu ve adamcağız yürüyemiyordu. Ben ona, kötü karakterli tümörleri bile yok eden, atkuyruğu buğu kompreslerini önerdim. Üç gün sonra yine telefonla aradığımda, yumrunun tümüyle yok olduğu haberini aldığımdaki mutluluğumu düşünebilirsiniz. Ayak tabanının derisi biraz gevşek ve yumuşakmış, sert yumrudan ise hiçbir iz kalmamış. Tanrı'nın eczanesinden bir mucize daha ! Deneyimlerime göre en ağır bel kemiği sakatlıkları bile, eğer bir sinirin sıkışması sonucunda oluşmamışlarsa, atkuyruğu oturma banyoları ile iyileştirebilirler. Röntgen filminde, yaşlılık nedeniyle aşınmış eklemler saptanmış olsa bile, bu durum ağrı çekmeyi gerektirmez ! Hastalığında yukarı doğru basınç yapmaya başlayan bir böbreğin, bel kemiği boyunca uzanan sinirlere dayanması sonucu bu tür ağrılar oluşabilir. Bir atkuyruğu oturma banyosu, böbreklere derinlemesine yaptığı etki ile, onların yukarı doğru olan basınçlarını yok eder. 38 yaşındaki bir kadın üç yıldır bel kemiği tedavisi görüyordu. Fakat, iyileşmeyi beklerken, ağrıları daha da artmış, omuz ve boyun civarı öylesine sertleşmişti ki, sabahları yatağından kalkabilmek için, eşinin tavana monte ettiği bir askıya tutunmadan edemiyordu. Bu kadının yalnızca bir tek atkuyruğu oturma banyosu aldıktan sonra tüm ağrılarından ve kas sertleşmelerinden kurtulduğunu okuyunca mutlaka şaşıracaksınız! Aynı durum, traktör sürücülerinin uğradıkları bel kemiği zararlarında da geçerlidir. Traktörün sallantısı bel kemiğini değil, böbrekleri rahatsız ediyor. Bu durumda hemen yukarı doğru oluşan basınç, atkuyruğu oturma banyoları ile ortadan kalkar. İsviçreli bir hanım, birkaç yıl boyunca, boynundan başlamak üzere, bir baston gibi hareketsiz kalmıştı. Her yıl ılıcalarda (kaplıca) gördüğü tedavi yalnızca biraz yardımcı olduğu halde, kesin bir iyileşme olmuyordu. İnanmadığı halde, evine döndüğünde atkuyruğu oturma banyosu yapacağına bana söz verdi. Çok kısa bir süre sonra da, telefonda onun sevinçli sesini duydum. Sıcak atkuyruğu banyosundaki ilk on dakikadan sonra tüm tutuklukları yok olmuş. Kadının rahatsızlıkları böylece sona erdi ve yıllar boyunca bir daha görülmedi.



Büyük Nevrolog Dr. Wagner- Jaureg, yazılarında şöyle diyor : “ Tüm sinir hastalarının üçte ikisi, eğer böbrekleri sağlıklı olmuş olsaydı, sinir kliniklerine girmek zorunda kalmazdı” Bu gerçeği öğrendiğimden beri, böbrek rahatsızlığından ötürü depresyonlar, saplantılar ve cinnet krizleri nedeniyle sağlıklarını yitirmiş kişilere atkuyruğu oturma banyoları önererek, onları akıl hastanelerinden kurtarmayı başardım. Bu tür olaylarda, ısırganotu ve civanperçemi yanı sıra, atkuyruğu çayı da, sabah ve akşam olmak üzere, günde iki bardak içilmelidir. Tüm belirtileri ile kanıtlanmış böbrek düzensizliklerinde, oturma banyoları taze atkuyruğu ile hazırlanmalıdır.



Kullanım Biçimleri :

Çay Hazırlamak : Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki (ince saplı olan 3-6 mm, 25-60 cm yükseklik), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15-20 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak aç karnına veya öğün aralarında soğutulmadan içilir.

Oturma banyoları: Daha önce de belirtmiş olduğum gibi, en iyisi, bataklık ve karasuluk yerlerde yetişen kalın saplı ve uzun boylu bitkinin (1-2 m) kullanılmasıdır. Bir banyo için, beş litrelik bir kova dolusu bitki gerekmektedir . Oturma banyolarında, böbrekler suyun içinde kalmalıdır. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyodan sonra kurulanılmaz ve bir bornoza sarınarak bir saat kadar yatakta terlendikten sonra kurulanılarak, kuru iç çamaşırı giyilir. Oturma banyosu suyu, sonradan ısıtılarak, iki kere daha kullanılabilir. 4-5 litrelik bir kova dolusu taze bitki veya 100g kurutulmuş bitki, akşamdan 3-4 litre suya yatırılır. Ertesi gün kaynama derecisine kadar ısıtılır ve süzüldükten sonra küvet içindeki banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 20 dakikadır! Banyo suyu böbreklerin üstüne çıkmalıdır. Banyodan sonra kurulanılmamalı ve bir bornoza sarınarak yatakta dinlenilmelidir.



Bitki Buğu Kompresi : İki avuç dolusu ince kıyılmış bitki bir süzgece koyularak, içinde su kaynamakta olan bir kabın üstüne yerleştirilir ve üstü kapatılır. Kompresin soğumamasına özen göstermek gerekir! Birkaç saat veya gece boyunca etkilememeye bırakılır..



Lapa kompresi: Taze bitki iyice yıkanır ve bir tahta tablanın üstünde lapa haline gelene kadar ezilir.



Referanslar:

1- "Gesundheit aus der Apotheke Gottes" "Tanrı'nın Eczanesinden Saglık", Maria Treben

2- Türkiye'de Bitkilerle Tedavi, Prof.Dr. Turhan Baytop, I.U Eczacılık Fak.

3- "Bir Yudum Sağlık",N.Eröztürk, Anahtar yayınları,200

Mesane, böbrek, taş ve kum rahatsızlıkları için
Tüm insanlar bir yaştan sonra bunu içmelidir...

Mesane, böbrek, taş ve kum rahatsızlıkları için
bir reçete:


Atkuyruğu, kırkilitotu , zemberekotu , çamotu , kırkboğum , tilkikuyruğu ve katırkuyruğu olarak da tanınır.

Bu bitki, özellikle kanama durdurucu özelliği ve ağır mesane ve böbrek hastalıklarında sağladığı başarılar sayesinde eski çağlardan beri tanınmaktaydı.


Atkuyruğu , kanamalarda, kan kusmalarda, mesane ve böbrek rahatsızlıklarında, taş ve kum rahatsızlıklarında, benzeri bulunamaz ve yeri doldurulamaz bir şifalı bitkidir. Eski rahatsızlıklarda, çürüyen yaralarda ve hatta kanser türü çıbanlarda bile atkuyruğu alışılmamış hizmetler sağlar. Genellikle, ıslak ve sıcak bitki nemli bezlere yatırılarak, hasta bölgeye kompres ( bitki lapası ) olarak uygulanır.


İsviçreli herbalist Künzle’nin söylediğine göre ;"Tüm insanlar, bir yaştan sonra sürekli olarak atkuyruğu çayı içmelidirler." Tüm romatizma, gut ve nevraljik ağrılar böylece yok olur ve sağlıklı bir yaşlılık devresi yaşanabilir. Anlattığına göre, 86 yaşındaki bir adam, atkuyruğu buğu kompresi sayesinde korkunç taş hastalığından kurtulmuş ve daha uzun yıllar ağrı çekmeden yaşamış.


Ayrıca şunları da ekliyor Künzle : ”En ağır kanamalar veya kan kusmaları, atkuyruğu çayı içilerek en kısa sürede veya hemen iyileşir !” Ağrılı mesane üşütmeleri ve kramplara karşı, kaynatılmış bitkinin buğusu 10 dakika kadar mesane bölgesine uygulanır . Bu tedavi biçimi birkaç kere yinelendiğinde hastalık tümüyle atlatılır.

BİBERİYE

Latince ismi : Rosmarinus officinalis


Bu bitkinin Latince adı, Rosmarinus officinalis’dir ve deniz nemi anlamına gelir. Çünkü biberiye genellikle deniz kıyısında yetişir. Biberiye, antik Romalılar tarafından tütsü olarak kullanılırdı ve bir efsaneye göre Hz. İsa bebekken bir biberiye çalılığının altında korunmuştur.



Romalılıar biberiyeyi defin törenlerinde kullanmayı orta çağa kadar sürdürmüşlerdir. Örf ve adetleri gereği cenaze törenlerinde biberiye dallarını tabutun üstüne koyarlardı. Biberiye yağının iltihaplı hastalıkları tedavi ettiğini zannederlerdi. Bir biberiye filizi düğme iliğine konulursa iyi şans getirdiği ve hafızayı güçlendirdiği söylenir.



Biberiye çiçeklerinin neden mavi olduğuna dair efsanevi ve güzel bir hikayesi vardır. Mısır’da kutsal bir ailenin bezgin kızı olan Mary pelerinini biberiyenin beyaz çiçekleri üzerine örtmüş. Mary’nin peleriniyle çiçekler mucizevi olarak değişerek mavi renkte olmuş. Biberiyenin İspanyolca adı romero ya da hacıların bitkisidir. Nebati olarak beyaz çiçek türleri vardır fakat gölgede mavi çiçektirler.



Biberiye birçok çeşitli durumlarda kullanılabilir :



Evde kullanımı : Taze dallı biberiyeyi bir odanın serin bir yerde saklayın. 2 bardak suda bir avuç dolusu biberiyeyi 10 dakika kaynatın. Banyo ve mutfak temizleyicisi olarak mikrop öldürücü bir solüsyondur.



Dekoratif olarak kullanımı : Biberiye dallarının güzel kokulu bir gövdesi vardır. Halkalar halinde örülüp çelenk olarak süslenir.



Yemeklik olarak kullanımı : Çiçeklerini, kristalize etmek ve süslemek için salataya karıştırılabilirsiniz. Meyve püresine 450 gr şekeri krema ile karıştırıp biberiyeyi ekleyin. Yaprakları idareli bir şekilde katılarak ekmeği de içeren ve fasulye ya da kek olarak da geniş bir yiyecek alanında kullanılabilir. Biberiyeyi pişmiş patateslere lezzet vermek ve yağını da sebzelere tat vermek için kullanın.



Pratik olarak kullanımı : Yaprakları soyulduğunda, barbeküye güzel bir koku vermek için biberiye dalları ateşte yakılır.



İlaç olarak kullanımı : Kan dolaşımını hareketlendirir, ağrıları dindirir ve tatbiki olarak kan yapar. Yağın sindirimine yardımcı olur. Eklem ve romatizma ağrılarına iyi gelir. Gargara yapılarak kullanıldığında mikropları öldürücüdür.



SERİN HAVALARDA



Yorgunluk, depresyon ve güçsüzlük için idealdir. Serin havalarda, kan dolaşımını güçlendirir, sindirimi hareketlendirir, üşütme, nezle, soğuk algınlığı belirtileri ve romatizmaya karşın iyi bir tedavi edicidir. Buz torbası ya da ılık havlulara nazaran, baş ağrıları için çok daha fazla yararlıdır. Mahsul, yıl boyunca taze kalır. tentür ya da demlenerek alınır.



BİBERİYE YAPRAĞI



Biberiye, eklem ağrısı, kas ağrısı, iştah kaybı gibi küçük sindirim problemleri, hafif bulantı ve mide gazı tedavilerinde kullanılır. Biberiye yaprakları, çeşitli maddeler içerir. Bakteri öldürücüdür, sindirimi kolaylaştırır ve bağırsak bölgesini rahatlatır. Dahilen tentür ya da çay gibi, içecek olarak alınır. Biberiye yaprakları, sıkılarak uygulanabilir veya sıcak su içine bırakılarak ıslatılabilir ve yapraklar bükülerek de kullanılabilir.



BİBERİYE YAĞI



Biberiye yağı cilde uygulandığında, cilt yüzeyindeki kan akışını arttırır.



Dozaj kullanımı tavsiyesi



Çay



Sindirim problemleri için, bir çay kaşığı kurutulmuş biberiye yaprağı 1 fincan suda 10 dakika kaynatılıp demlenir. Yemeklerden önce bir fincan; günde 3 fincan kadar içilir.



Yağ/Krem



Eklem ya da kas ağrıları için zaruri olarak yağından az bir damla sürülür veya standardize olarak içeriğindeki kreminin yüzde 6 – 10’ u kadar rahatsız olan bölgeye günde 4 kez ovalayarak sürülür.



Sıvı haldeki özü



Günde 3 kez yemeklerden önce yarım çay kaşığı ya da paketinin üzerindeki talimata uygun olarak alınır.



Tentürler



Günde 3 defa yemeklerden önce bir çay kaşığı kadar alınır ya da paketinin üzerindeki talimata uygun olarak kullanılır.



Tenkit ve uyarılar : Biberiye yağını dahilen KULLANMAYINIZ. Biberiye yaprakları çocuklarda ishale neden olabilir. Orta dereceli şeker hastaları biberiye yağı haricindekileri korkusuzca kullanabilir; yağı ciltte kaşıntı yapabilir.

CEVİZ

Latince ismi : Juglans regia



Bilimsel sınıflandırma

Alem:
Plantae

Bölüm:
Magnoliophyta

Sınıf:
Magnoliopsida

Takım:
Juglandales

Familya:
Juglandaceae

Cins:
Juglans






Cevizin sağlık açısından faydaları

Bilimsel çalışmalar sonucunda cevizin damar koruyucu, ishal kesici, cildi temizleyici, siğil giderici, hipoglisemik, antifungal (mantar hastalıkları tedavisi), antiviral (virüs infeksiyonlarına karşı olan etki), tümör engelliyici özelliklerinin olduğu belirlenmiştir. Ceviz kanın pıhtılaşmasını önler, kan dolaşımını düzenler, kan pıhtılarını bozar, antialerjik özellik gösterir, karaciğer fonksiyonlarını düzenler, protein sentezini teşvik eder, serum kolesterolünün azalmasını sağlar, bağışıklık fonksiyonları korur ve anormal antikor oluşumunun engeller. Son epidemiyolojik çalışmalar, sert kabuklu meyvelerin kalp-damar hastalıklarının neden olduğu ölüm oranlarını azalttığını ve bu etkinin, yaş, egzersiz, sigara, alkol, diyetteki yağ oranı, lif, meyve, sebze ve vitamin E ile ilişkili olduğunu göstermektedir.



Amerikan Kolejinin Kardiyoloji gazetesinde, yeni yapılan bir araştırma yayınlandı:

“Yemeklerden sonra ceviz yemek, vücuttaki sağlığa zararlı yağları ve kan damarlarındaki yağların bozucu etkilerini azaltabiliyor.” Barcelona Hastanesi Kliniğinde yapılan araştırmalarda, çalışmayı 24 katılımcı yürüttü. Yarısı normal kolestrol seviyesinde, diğer yarısının da orta ölçünün daha yüksek düzeyinde kolestrolü vardı. Bir haftada her bir gruba, salam ve peynir olmak üzere yağ oranı yüksek iki besin yedirildi. Bir öğün yemek boyunca araştırmacılar yemeğe 5 çay kaşığı zeytin yağı ekledi. Araştırmacılar haftanın sonuna kadar, diğer öğüne 8 kabuksuz ceviz ilave ettiler.



Testler sonrasında, yüksek doymuş yağ oranı olan yemeklerde, zeytin yağı ve cevizlerin atardamarlardaki tehlikeli iltihap ve oksitlenmeyi her öğün sonrasında azaltmaya yardımcı olduğunu görüldü. Buna rağmen cevizler zeytin yağından farklıdır. Ceviz, aynı zamanda atardamarların, elastikiyet ve esnekliğini korumaya yardımcı olur. Eşit olarak daha yüksek kolestrolü olan katılımcılarda, cevizin bunlara yardımcı olduğu görülmüştür.



Araştırmacıların öncüsü olan Dr. Emilio Ros, cevizlerin koruyucu etkileri olduğunu, çünkü bu sert kabuklu yemişin içerisinde ALA ve yüksek antioksidanlar *( serbest radikallerin hasarına karşı koruyucu maddelerdir. Bunlar bazı endojen enzimler, vitaminler “E,C, beta-karoten” ve minerallerdir), bitkiye dayalı omega 3 yağ asidi *( çoklu doymamış esansiyel yağ asidi. En çok balık yağında bulunur. Trombojenik ve inflamatuar cevabı baskılarlar) bulunduğunu söylemiştir. Cevizler aynı zamanda vücudu korumak için kullanılan bir amino asit* ( asidik ve bazik özelliklere sahip, NH2 ve COOH grubu içeren organik asittir. Makro besin öğelerinden proteinlerin en küçük yapı taşıdır. Aromatik a.a., tirozin, triptofan, methionin ve fenilalalinin oluşturduğu alt grup. Ağır karaciğer yetmezliğinde kan düzeyleri artar, dallı zincirli a.a. (branched chain a.a.) valin, lösin ve izolösin ismindeki amino asitlerin bulunduğu alt grup. Kas dokusunda metabolize edildikleri için ciddi stresteki hastalarda, travma ve sepsiste kullanılmaları önerilmektedir) olan arjinin, *( esansiyel olmayan bir amino asit. Proteinlerin hidrolizi ve sindirimi ile üretilir. Malbeslenme, stres, ağır travma gibi durumlarda esansiyel olur) ve nitrik oksit *( sindirilen organizmaları öldürmede, güçlü mikrobisidal ajan olarak makrofajlarda işlev gören, geniş aralıklı aktiviteye sahip bir biyolojik etkili molekül) içermektedir. Ceviz, kan damarlarının esnekliğini korumak için de gereklidir.



Yetiştirme ve kullanımı

Dünyada kereste üzerine, ticari anlamda türünün en önemli maddesi, Juglans regia(ceviz)’dir. Ceviz, başlıca yetiştirilen bir kerestedir. Bu türün yetiştirilme koşulları genellikle ılıman bölgelerde sağlanır.



Araştırmaların gösterdiği üzere, ceviz, (ekim alanına) ekildiğinde Elaeagnus × ebbingei gibi içeriğinde bir nitrojen tespit edilmiştir. Ağacının canlılık etkisi verebildiği ve birkaç araştırmanın sonuçlarına göre %30 oranında çevre ölçümü ve yüksekliğinde artış görülmüştür *(Hemery 2001).



Fındık ve ceviz gibi sert kabuklu yemişler yetiştirileceği zaman, ekilecek yerler tozlaşmanın amacına uygun olarak dikkatle seçilmelidir. Bununla beraber bazı ekinler “bereketli özellikleriyle” pazarlanır. Ceviz gibi sert kabuklu yemişler tozlaşma gibi ortak bir farklılıkları olduğundan genellikle diğer yemişlerden daha iyi pazarlanmaktadır.


Ceviz yemek için 10 neden

Alzheimera, uykusuzluğa, kolesterole bire bir...





Kolesterolden hiperaktiviteye, Alzheimer’dan uykusuzluğa, diyabetten felçe kadar her derdin çaresi mucize bitki cevizde gizli.

Kahramanmaraş Ziraat Fakültesi Öğretim Üyeleri Yrd. Doç. Dr. Mehmet Sütyemez ve Yrd. Doç. Dr. Muharrem Ergun cevizin insan sağlığına faydaları konusunda bir rapor hazırladı. Dünyada ve Türkiye'de 10 yıldır yapılan klinik ve bilimsel çalışmaların sonuçlarına dayanılarak hazırlanan raporda, cevizin faydalarıyla ilgili olarak şunlar kaydedildi:

1-Cevizdeki omega-3 yağ asitleri kalp hastalıklarını, inmeyi, diyabeti, yüksek kan basıncını ve klinik depresyonu azaltıyor. Kolesterol seviyesini düşürüyor, kalp atışlarında düzensizliği önlüyor.

2-Cevizdeki fitosteroller, kalın bağırsak, göğüs ve prostat kanseri gibi kanser türlerinden korunma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

3-Kolesterolün damarları tıkama aşamasında önemli bir adım olan şişme ve kızarıklığı azaltabiliyor.

4-Cevizdeki l-arginin kan damarlarının iç tarafının pürüzsüz ve düzgün olmasını sağlayarak kan-damar sistemini rahatlatıyor.

5-Beyne benzeyen ceviz, kavrama ve anlamayı geliştiriyor. Asya'da ceviz beyin gıdası kabul ediliyor ve öğrenciler, sınavlardan önce ceviz yiyerek notlarını yükseltebileceklerine inanıyor.

6-Omega-3 yağ oranı düşük çocuklarda hiperaktiflik ve davranış bozuklukları, uyku düzensizlikleri gözlemleniyor. Ceviz, bu sorunları önleyen omega-3 bakımından çok zengin.

7-Cevizdeki yağ profili, fitosteroller safra taşının önüne geçiyor.

8-Cevizdeki melatonin gece çalışan ve zaman farkından dolayı uyku düzensizliği çeken kişilerde uyuma rahatsızlıklarını ortadan kaldırabiliyor.

9-Cevizin parkinson ve alzheimer gibi hastalıkların gelişimini erteleyebileceği veya azaltabileceği ileri sürülüyor.

10-Ceviz, antioksidan savunmada önemli manganez ve bakır içeriyor.

Ceviz beynimizin en iyi dostu

Kafatasını andıran sert kabuğu, içini kırınca üzerindeki ince zarı ve kıvrımlı yapısıyla her ceviz görüşümde aklıma beyin gelir. Acaba ceviz 'Ben beyin gıdasıyım' mı demek istiyor?



İçerdiği linoleik ve alfa linoleik asit, E ve B6 vitaminleri nedeniyle ceviz, sinir sistemimiz için mükemmel bir besin.

Kafatasını andıran sert kabuğu, içini kırınca üzerindeki ince zarı ve kıvrımlı yapısıyla her ceviz görüşümde aklıma beyin gelir. Acaba ceviz bu benzerliğiyle bize “Ben beyin gıdasıyım” mı demek istiyor?

Eski çağlardan beri ceviz beyin yorgunluğu için önerilen bir gıda olmuş.

Gerçekten ceviz bu ilginç benzerliğin ötesinde tam bir “beyin destekleyicisi”. İçerdiği linoleik ve alfa linoleik asit, E ve B6 vitaminleri nedeniyle sinir sistemimiz için mükemmel bir besin. Günümüzde milyonların derdi olan depresyona karşı savaşta da ceviz iyi bir yere sahip. Cevizin hafif antidepresan özelliği, içindeki 'triptofan’dan kaynaklanıyor. Triptofan, beynimizde duygu durumunu kontrol eden önemli bir beyin kimyasalı olan serotonine dönüşerek etki yapıyor. Yatmadan önce yiyeceğiniz yarım avuç içi kadar cevizin içindeki triptofan, iyi uyumanıza yardımcı olabilir.

Ceviz gibi faydalı başka kuruyemişler de var beyin için. Kabak çekirdeği ve ayçiçeği çekirdeği yine triptofandan zengin kuruyemişlerden. Bunlar da hafif depresyon ve uykusuzluğu gidermenin doğal yardımcıları. Ayçiçeği çekirdeklerinde ayrıca bol miktarda tiamin adı verilen, bellek ve beyin işlevleri için önemli bir B vitamini var. Üzüm çekirdeklerinden elde edilen proantosiyanidin de beyin ve merkez sinir sistemindeki zararlı yan ürünleri temizleyerek korur. Ayrıca kan damarları ve dolaşım üzerindeki olumlu etkisiyle beyin dokusunun kanlanmasını artırmada ve zihinsel fonksiyonların sürdürülmesinde yardımcı olur.



Ceviz ağacı, aspirinini kendi üretiyor



Ceviz ağaçlarının, kuraklığın ya da aşırı sıcakların etkilerini en aza indirmek için aspirine benzer bir "ilaç" salgıladığı ortaya çıktı.


Amerikan Atmosfer Araştırmaları Merkezinden Thomas Karl, ateş ya da iltihaba karşı aspirin alan insanlardan farklı olarak bitkilerin, biyokimyasal savunmayı canlandıran ve zararları en aza indiren proteinlerin oluşumunu sağlayarak, kendi aspirinlerini üretme becerileri bulunduğunu belirtti.

Karl, yapılan ölçümlerin, ceviz ağaçlarının kuraklığa, aşırı sıcaklara ya da başka stres etkenlerine tepki verdiğinde büyük miktarda bu kimyasal maddeden salgıladığını gösterdiğini ve bunun atmosferde saptanabildiğini söyledi.

Bilim adamları uzun zamandır, bitkilerin laboratuvar ortamında, aspirinin bir tür kimyasal şekli olan metil salisilat üretebildiğini biliyordu. Ancak bugüne dek ekosistemde bu madde saptanmamış ve bitkilerin atmosfere metil salisilat yayıp yaymadığı araştırılmamıştı.

Böylece bitkilerin çevreye tepkisi ve bitkilerin hava kalitesine etkisine ilişkin yeni araştırmaların yolu açılmış oldu. Bu olayın, ayrıca çiftçilere ürünleri konusunda da ipucu verebileceği belirtildi.

Ulusal Bilim Vakfının maddi destekte bulunduğu araştırma, "Biogeoscience" dergisinin son sayısında yayımlandı.



Bu ceviz her derde deva...

Pikan cevizi içerisinde yüzde 70-71 oranında yağ var. Pikan cevizi, bir çok kalp damar hastalıkları ve kolesterol kontrolünde çok faydalı bir ürün.


Batı Akdeniz Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (BATEM) Müdürü Suat Yılmaz, ana vatanı Orta Amerika olan Pikan cevizi fidanının Türkiye'de sadece BATEM bünyesinde yetiştirildiğini ve diğer bölgelere gönderildiğini belirterek, bu cevizin, bir çok kalp damar hastalıkları ve kolesterol kontrolünde çok faydalı olduğunu bildirdi.

BATEM Müdürü Suat Yılmaz, düzenlediği basın toplantısında, Pikan cevizi ve çeşitlerini tanıttı. Pikan cevizinin Türkiye'de yaygın olmadığını, fidanının sadece BATEM bünyesinde yetiştirildiğini kaydeden Yılmaz, Pikan cevizinin ana vatanının Orta Amerika olduğunu söyledi. Bu cevizin sıfırın altında 6 dereceye kadar dayanıklılık gösterdiğini vurgulayan Yılmaz, Pikan cevizinin dünya üzerindeki üretiminin yaklaşık 250 bin ton civarında olduğunu, yeni bir ceviz olması nedeniyle Türkiye'deki üretimi konusunda henüz bir bilgiye sahip olmadıklarını belirtti.

Pikan cevizi konusunda Türkiye'de ilk çalışmaların 1950'li yıllarda başladığını, ilk ciddi çalışmaların ise 1970'li yıllarda yapıldığını anlatan Yılmaz, ''Uzun yıllar yapılan çalışmalar sonucunda şu an en az beş çeşidin Türkiye'ye uyum sağlayabileceğini tespit ettik'' dedi.

Yılmaz, Pikan cevizinin Türkiye'de daha çok sahil kesiminde yetiştiğini, yüksek alanlarda yetişip yetişmeyeceği konusunda henüz bir fikirleri olmadığını kaydetti. Pikan cevizinin, fidanının dikilmesinden beş yıl sonra ürün vermeye başladığını ve 250-300 yıl kadar yaşadığını vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti:

''Bu süre 500 yıla kadar da çıkabilir. Dekar başına 15-20 adet fidan dikilmesi halinde her bir ağaçtan 50-100 kilogram ürün elde edilebilir. Pikan cevizi içerik yönünden de çok zengin. İçerisinde yüzde 70-71 oranında yağ var. Bu yağın yüzde 93'ünden fazlası doymamış yağ asidi. Bu ne demek? Bu şu demek: Pikan cevizi, bir çok kalp damar hastalıkları ve kolesterol kontrolünde çok faydalı bir ürün.''

Bu yıl 3 binin üzerinde Pikan cevizi fidanı üretiklerini bildiren Yılmaz, dört çeşit ve bir anaç türün tescil işlemlerini yaptırdıklarını ve şu an enstitünün Pikan cevizinin bu beş türünü ürettiğini kaydetti. Yılmaz ''Amacımız Türkiye'ye yeni yeni ürünleri tanıtmak, ülkemizin mevcut zenginliklerini ortaya koymak'' dedi.

Pikan cevizi birinci sınıf fidanların tanesi 20 TL'den satıldığını vurgulayan Yılmaz, bu cevizin aşılama işlemenin zor olduğunu ve ustalık gerektirdiğini, üretmek isteyenlere yardımcı olabileceklerini söyledi. Yılmaz, Pikan cevizinin Türkiye'deki diğer ceviz türlerine aşılanamadığını, aşılansa dahi Türkiye'deki ceviz türlerinin yaşadığı soğuk alanlarda, ılıman iklimde yetişen Pikan cevizinin zarar göreceğini anlattı.

Yılmaz, BATEM'de üretilen Pikan cevizini, kilogramını 10 TL'den satışa sunduklarını, son zamanlarda Pikan cevizine talebin arttığını, az bulunduğu için de pazar sorunu olmadığını sözlerine ekledi.